25 Nisan 2024
  • Erzurum14°C
  • İstanbul20°C
  • Ankara23°C

COVİD-19 VE “GÜVENLİ İÇERİSİ”

Mevlüt Özben

09 Mayıs 2020 Cumartesi 13:26

Bu süreç pek çok şeyin sorgulanmasına yol açacak kuşkusuz… Bunlardan biri de küreselleşme süreçlerinin baş aktörleri olacaklar. Pandeminin yol açtığı sorunların çözülmesinde küresel birlik ve örgütlerin ne ölçüde “sorun çözücü” bir role soyunabildiklerinin bir değerlendirmesi yapılacak, hatta aynı bağlam içerisinde söz konusu rolü icra etmeleri beklenen ulus devletlerle de mukayese edilecekler.

Küreselleşme süreçleriyle zayıflayacakları, köşelerine çekilecekleri varsayımlarının daha gür bir sesle dile getirildiği ulus devletler (en azından bazılarının) covid-19 salgını da dahil olmak üzere şimdiye kadar patlak veren küresel krizlerle baş etmede gezegendeki en operasyonel “sorun çözücü güç” olduklarını bir kez daha gösterdiler.

Şurası açık ki, küresel, terör, göç, ekonomik krizler ve salgın hastalıklar 21. yüzyılın da ulus-devletlerin yüzyılı olacağını gösteriyor.

Buna göre, 2001’de 11 Eylül Saldırıları ile farklı bir seviyeye çıkan küresel terör hem ABD’de hem de uygar dünyanın büyük bir bölümünde büyük bir endişeye yol açmıştır. Sonraki yıllarda dünyanın çeşitli coğrafyalarında tekrarlanan (Londra, Paris, İstanbul, Ankara, Brüksel, Yeni Zelanda Saldırıları vd) terör dalgası ulus-devletlerin varlığının, gücünün ve alacağı tedbirlerin insanların güvenlikleri açısından ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmış olmaktadır.

2008’de ki küresel ekonomik kriz ve sonrasında tekrarlanan ekonomik istikrarsızlıklarla birlikte; özellikle günümüz dünyasında geçerli olan kırılgan çalışma modellerinin sonuçlarıyla baş etmede de devletlerin önemi ortaya çıkmıştır. Devlet terörizmin yanında ekonomik sahada da vatandaşlarının “ayakta kalma” garantisi olarak algılanmaya devam etmiştir.

Özellikle Ortadoğu coğrafyasındaki istikrarsızlığın yol açtığı kitlesel göç dalgaları, başta ekonomik olmak üzere sosyal-kültürel ve politik bakımdan da “güvenli bir içeri” fikrinin giderek güçlenmesi ve bu fikre özlem duyulmaya başlanmasına yol açmıştır. Güvenli içerisi, sınırlarını düzensiz göçlere/göçmenlere kapayacak, deyim yerindeyse kuş uçurtmayacak devlettir kuşkusuz.

Ve son olarak da Mers, Sars, Domuz-Kuş Gribi derken Covid-19 ‘la zirve yapan küresel salgınlar da ulus devletlerin vazgeçilmezliklerinin bir kez daha test edildiği bir diğer alan olmuştur. Salgın hastalıklar, göç ve göçmen akımlarında olduğu gibi “güvenli içerisi” fikrini cazip ve arzu edilir kılan bir diğer etmendir. “Dışarısının” olmadığının ileri sürüldüğü küresel dünyada büyük bir gedik açılması anlamına gelen “güvenli içeri” fikri ve beklentisi de ulus devletlerin önemini arttırmaktadır.

Tüm bu gelişmelere bakarak, insanların, covid-19 salgınından sonra, devasa tüketim endüstrisinden bekledikleri “hazların en yüksek dereceden tatmin bulacağı bir iyi yaşam” beklentilerinin yerine, insan olmanın anlam ve zemininde kalmak koşuluyla, devletin sağlayacağı güvenli yaşamı koyabilirler mi?

Bunu yaşayarak öğreneceğiz…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.