ALLAHA KULLUĞU UNUTTURDULAR.
Selman Soğukpınar
İslam dininin temel esası nedir?
Sorusuna inananlar olarak vereceğimiz cevap.
Tevhit inancıdır.
Bu esas ’ta Amentü olarak bildiğimiz altı iman esasının ilki ve en başta gelenidir.
Amentü.
Allah-ü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere; hayır ve şerrin Allah-ü Teâlâ’nın yaratmasıyla olduğuna ve öldükten sonra dirilmenindi hak olduğuna inanmaktır.
Bizler Müslümanlar olarak, Allah'ın bir olduğuna, doğmadığına doğurulmadığına, başlangıcı ve sonu olmadığına iman etmişizdir.
Müslümanları diğer dinlere bağlı insanlardan ayıran en önemli özellikte budur.
Dolayısı ile Allah'a olan inancımızın uygulamadaki görünüşü, bizlerin Allah'tan başkasına kulluk etmememizi ve ancak ondan yardım dilememizi gerektirir.
İşte bu bölümde Müslümanlar olarak sıkıntılar yaşamaktayız.
Ne gibi mi?
Rabbimizin göndermiş olduğu yüce kitabımız Kur’an varken, bize başka kitaplar okutarak adeta onların istemiş ve yazmış olduğu dini yaşattılar.
Bu makalemin bana göre tamda şah damarı olacak cümlem şudur.
Bu ülkede birileri yıllardır kendi söylediklerini adeta (Haşa) Vahiy, kendi yazdıklarını da (Haşa) Kur’an yerine koyarak milletin evlatlarına okuttular.
Müslümanların damarlarına şırınga ile enjekte edilen sözde bu din ile Allah’a kulluğunu unutturdular.
Bu din simsarları gençlerimizin eline yazdıkları kitabı, beyinlerine kendi fikirlerini işleyerek adeta patlamaya hazır bir bomba haline getirdiler.
Dini ellerinde ki kitaptan ve dinledikleri başlarında ki zatlardan öğrenen bu nesil bana göre saf ve temiz duygularının kurbanı olmuştur.
Şimdi bir suçlu arıyorsak bana göre suçlu olan bu saf ve temiz duygularla o mekânlarda bulunan ve verilenleri tamamen iyi niyetle öğrenen ve kendinden sonra geleceklere de öğreten bu insanlar değildirler.
Zaten aklı başında hakikaten kullanıldığını hisseden yâda fark edenlerin nasıl birer birer ayrıştıklarına şahit oluyoruz.
İşte bu noktada da ben yine Rabbimin bizler için açmış olduğu görün dediği pencereden bakıyorum.
Yani Bakara Suresi 216. Ayetin Mealinde Rabbimin buyurduğu pencere..
''Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerdir. Ve (bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.''
Evet, bu işin sonunda bir hayır oldu.
O hayırda birilerinin gizledikleri yüzlerini Rabbim kendi elleri ile bu millete ve inananlara deşifre etti.
Bizler gördük ki meğerse bunların öğrettiği din falan hikâye, aslında hepsi bir oyunmuş.
İnanan saf ve temiz bir nesil bu oyunun parçası olarak seçilmiş, bu oyunun sonunda da kazanan ülkemizin ve milletimizin azılı düşmanları kaybeden bu millet ve bu ülke olacakmış.
Yani sonuç olarak şimdi her hal ve durum sebepleri ile ortaya çıkmıştır.
Bize düşen de gerçekten Allah'a karşı bu duruma şükreden bir kul olabilmektir.
Rabbim deşifre etmese idi bir nesil uyumaya gördüklerini ve duyduklarını yaşamaya devam edecekti.
İşte bu yüzden şükretmeliyiz.
Kulluğumuzun ancak Allah'a olduğunu, sadece ondan yardım dilediğimizi tekrar etmeliyiz.
Kur’an-ı Kerîm'in ilk süresi olan Fatiha süresinin 1. ayetinde
"Yalnız sana ibadet (Kulluk) ederiz, Yalnız Senden yardım isteriz" buyuruluyor.
Şimdi bütün o yola gidip de gerçekleri gören ve o yoldan dönen kardeşlerimiz kendilerini bir kalburdan geçirmelidirler.
Çünkü gerçek anlamda kulluk, ruhen, cismen, görünen ve görünmeyen bütün yönlerimizle Allah'a yönelmeyi gerektirir.
Dolayısı ile bu kardeşlerimiz kendilerini Kur’an ve Sünnet ışığında yeniden başak misali doldurmalıdırlar.
Bilinir ki; Ancak dolu başak eğik durur.
Boş başak dik dursa da her esen rüzgâr bir yana savurur.
Peygamberimiz (SAV) bu konu da şöyle buyurmuştur; "Mümin taze ekin gibidir, rüzgâr estikçe yatar, fakat yine doğrulur kalkar. Kâfir ise çam ağacına benzer, rüzgâr estikçe gürler amma bir kere yıkılırsa bir daha kalkamaz."
Açıkça ifade edecek olursak.
Bu kardeşlerimiz ya gerçekten iman edip, imanın gereğini yapan şükredici bir kul olacaklar, ya da birilerinin dini ve kitabı okumaya devam ederek gereği gibi iman etmeyip, inkâr eden, nankörlük eden bir kul olacaklardır.
Bu iki yoldan birisini kendi özgür iradeleri ile artık seçmelidirler.
Mübarek Şaban ayında nefsinden aşağısı olmayan aciz bir kul olarak.
Rabbimden niyazım bu kardeşlerimizin bir an evvel hidayete ererek doğru yolu bulmalarıdır.
Bu duygu ve düşüncelerle bütün İslam âleminin Beraat kandilini tebrik ediyor.
Gerçek manada Beraat etmiş kullardan olmayı Rabbimden niyaz ediyorum.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.