BAKIN BİR DOST, BİR DOST İÇİN NE GÜZEL ŞEYLER YAZMIŞ!
Vahdet Nafiz Aksu
03 Ocak 2016 Pazar 17:36
Özü sözü bir, yüreği sevgi hazinesi, beyni bilgi ve fikir bankası kıymetli dostum Sebahattin Toraman’ın, Milletvekilimiz İbrahim Aydemir hakkında şiirsel üslubuyla kaleme aldığı nefis yazısını okuyunca duygulandım.
Bir dostun, diğer bir dostuma hissettiklerini bir kadirşinaslık destanı şeklinde kaleme dökmesinden mutluluk duydum; ‘işte arkadaşlık, kardeşlik böyle olmalı, kardeş kardeşi kelam ve kalem ikramıyla onurlandırmalı ” diye geçirdim aklımdan.
***
Hangi kitapta okuduğumu hatırlamıyorum. Fesleğen çiçeği ile yapılan bir deneyi şöyle anlatıyor yazar: Fesleğen çiçekleri genç ve güzel kızlar koklayınca çiçek açıp çok sevinirmiş. İğrenç ve çirkin kimseleri beğenmeyip büzülürmüş. Sigara ve içki içenlerin soluğundan korkup, çiçekleri anlatılmaz bir hüzün içinde kapanmaya başlarmış.
***
Gönlüm, gıybet hususunda fesleğenin davranışlarını sergiler. İnsanların, dostları hakkındaki olumlu değerlendirmelerini işittiğimde yüreğimde bir ferahlama, gönül yapraklarımda bir kıpırdanma hissederim.
Aksine, bulunduğum mecliste hemşehriler, arkadaşlar ölü kardeşinin etini yemeye koyulurlarsa gönül çiçeğimin yaprakları anında büzüşüverir. Tiksinti içinde oradan hemen çekip gitmek isterim.
***
Böyle durumlarda gıybet ehline şu hikmetli öykücüğü anlattığım çok olmuştur:
Sadi Şirazi'ye bir kişinin kendisi hakkındaki dedikodusunu ilettiler. Dedi ki, o adam bana bir ok atmış, ok bana ulaşmadan bir tarlaya saplanıp kalmış. Şimdi siz o oku alarak benim kalbime saplamış oldunuz. Bunun gibi… Diyelim ki bir ahbap diğerine gıyabında güzel sözler söylemiş, ‘dostunu öğen, hakikatte kendini över’ hikmetine uygun şekilde methüsenada bulunmuş. İşte o vakit de dostun dosta attığı, fakat bir tarlaya düşen gül, “övgü iletişimcisi” dostlar tarafından yerden alınarak sahibine yetiştirilmiş olur.
***
Dostları yüzüne övmek çok hoş karşılanmamıştır, lakin tenkidi yüze söyleyip, memnuniyet ve övgüyü gıyaben haykırmak lazımdır. Madem marifet iltifata tabi, öyleyse neden iltifat fukarası olup dostlarımızın başarılarını alkışlamayalım?
***
Sebahattin Kardeşim, aziz dostum… Bir zamanlar Erzurum Lisesi’nin sınıflarında yan yana geldik; izin verir misin kelimelerimiz de bu sütunda yan yana gelsinler! Evet, dediğini duyar gibi oldum ve güzel yazını özetleyerek sütunumda misafir ediyorum:
***
Ankara’da vekil gördüm!
bir VEKİL gördüm…
ben bugün ANKARA’da bir vekil gördüm…
yetkiyi asıllardan almış…
aldığını tam yetkiyle kullanma yetisinde bir adam…
adam gibi bir adam…
haa bu adam’ın karakterini…
temayüz etmiş entelektüel derinliğini anlatacak değilim ki…
onu yakinen bilen bilir ve…
otuz yıllık bir mabeyni olan birisi olarak ben zaten çok iyi bilirim…
taa yüreğinin kocalığına varıncaya dek…
ben onun asıl’lara dönük sorumluluk bilinci içindeki…
mahirliğini…
kabiliyetini…
içtenliğini…
samimiyetini…
ve yürekliliğini gördüm…
vekilliğini…
vekâlet formasyonunu gördüm…
yıllardır bu mahfiller de az buçuk bulunmuş birisi olarak gördüm…
izlenim sürem çok değildi lakin…
çıkarım yapabilmeme yetecek kadar örnek vardı…
tanıdık-tanımadık…
bildik-bilmedik…
bizzat veya selam üzere gelen vatandaş…
nezaketle letafetle karşılandı…
son derece kibarca uğurlandı vekili tarafından…
elbet seramoni önemliydi ancak…
asıl olan karşılama-uğurlama arası süreçti vatandaş için…
işte beni etkileyen yön de tam burasıydı…
yani vekilin hususiyet sınavı…
eskilerin “titr/müktesebat”dedikleri nevindendi ki…
gıpta ile izledim…
şöyle ki;
vatandaş talebini anlatır ve vekil sabırla, dikkatle dinler…
sonra belgeleri alır tetkik eder muttali olur…
akabinde, özel kalem/danışman dan bu işle ilgili kurumun…
üst yetkilisini bağlamasını ister…
ve diyalog şöyle sürer…
sn. gn. müdür’üm; sizin kuruma şöyle bir talep var…
konuya muzahir’im ve…
bu konunun hal olması arzumdur…
lütfen gereğini yapınız! ve beni bilgilendiriniz!
uzun yıllar bir kamu kurumunda yöneticilik yapmış ve…
kamu daki işleyişi bilen birisi olarak…
vekilin kullandığı kelimeyle;
“muzahir/destek/yardımcı” olmanın yolu yordamı…
tam da buydu…
tarz da buydu…
sahiplenme duygusuyla…
kibarca lakin talimatlandırıcı…
ve sonuç alıcı…
ne demişti eskiler; “müktesebat”…
tebrik ettim…
takdir ettim…
teşekkür ettim…
yolun bahtın açık olsun…
ben bugün bir vekil gördüm ki…
aşk olsun sana…
İbrahim AYDEMİR-Erzurum Milletvekili….
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.