BU TÜRKİYELİLER GARİPLERİ DÖVÜCÜLER MİDİR?
Vahdet Nafiz Aksu
09 Temmuz 2017 Pazar 13:37
Ekmek kuyruğunda tanık oldum. Fırıncı, Suriyeli bir anneyi çocuklarının önünde “sabahtan beri yediriyorum, doyuramadım, meyvesini bile verdim” diye acayip haşladı. Kuyruktakilerin bazıları hak verdi fırıncıya. Ben hem ürken çocuklara, hem sevap kumbarasını öfke çöpüne atan ekmekçiye üzüldüm. SAHABE orucu ne zor imiş meğer. Ensar olmak ne çetin...
***
2016’nın Ramazanında sosyal medyada paylaşmıştım yukarıdaki kısa mesajı.
İzniniz olursa birkaç ay evvel tanık olup, yine sosyal medyada dile getirdiğim bir olayı da anlatayım.
Çoluk çocuk alışverişteyiz, Ankara’nın büyük hipermarketlerinden birinde. Kapı önünde birbirleriyle dalaşan, market önüne park eden araçların aynalarıyla oynayan, çıkan müşterilerden bir şeyler isteyen çocuklara rastlamıştım.
Alış veriş esnasında hatırladım manzarayı, üç beş çikolata aldım, çıkarken vereyim yavrulara düşüncesiyle.
Otomobilime giderken çağırdım yalınayak, perişan kılıklı çocukları. Hemen kaptılar uzattığım çikolataları.
Koşarak ayrılırlarken dedim ki içlerinden birisine
“Araçlara dokunmasanız iyi olur, markete de fazla yaklaşmayın amcalar kızmasın size.”
Sekiz dokuz yaşlarında ya var ya yok, gözleri çakmak çakmak çocuk öfkeyle yaklaştı yanıma, gücünün yeteceğine inansa çakacak tokadı yüzüme, hiç şakası yok. Öfkeyle haykırdı, yarım yamalak Türkçesiyle “ Kafanı kıraram haaa”
Şaştım kaldım. Yavrucak zar zor iki kelime öğrenmiş, bu da şiddete, vurmaya kırmaya dair.
Hiç öfkelenmedim inanın, ama nasıl üzüldüm anlatamam. Hatta ağlamaklı oldum.
Vatansız kalmanın yan etkileri ağır oluyor. Bu iffetli, gururlu kadınlar, bu vatan yetimi yavrucaklar en değerli varlıklarını kaybetmişler.
Vatansız kalmışlar, evlerini ocaklarını terk etmişler.
Gelip sığınmışlar kapılarını açan tek ülkeye, baba, amca, aile bildikleri tek millete.
İşitmişler büyüklerinden Türk’ün şefkatini, Osmanlı’nın asaletini, haysiyetini, adaletini, hamiyetini…
***
Haklılar, bu yüce milletin haysiyetine, asaletine tarih şahit, dünya şahit, Allah şahit…
Amma velâkin… Bu amma velâkinden sonrasını içim acıyarak, yüzüm azıcık kızararak yazacağım.
İş sadakaya, yardıma, cebe dokunmaya gelince bizim ahalinin bir bölümü yüzünü ekşitir oldu, epey bir zamandır.
Eskiden hiç öyle değildi. Hani Diriliş dizisi ekrana kilitliyor ya hepimizi, orada ağzımız açık seyrettiğimiz ecdadımız hep paylaşıcı, aşı, sofrası konuğa açık Müslümanlardı.
O kadar beylik arasından şu Osmanlı nasıl sıyrıldı çıktı da koca imparatorluk oldu?
Çok sebebi var da birini Oruc Tarihi’nden okuyalım: “Bu Osmânîler garîbleri sevicilerdir.” Ve bu gelenek Osmanlı tarihinde sonuna kadar devam etti, elbette biliyorsunuz.
***
Talihin ve tarihin yüz çevirdiği Suriyeli kardeşleri İstanbul, Ankara, Adana ve daha birçok ilin sokaklarında defalarca gördüm, hallerini ahvallerini özel bir merak ile takip ettim.
Gözlerindeki hüznü, yüzlerindeki garipliği yüreğimde hissettim her defasında.
Bir de onlardan kaçırılan gözlere, dökülen yüzlere, hatta öfkeyle kımıldanan dudaklara tanık oldum.
Bu dökük çehrelerin sahiplerinden bir kısmı, özel sohbetlerinde imparatorluğu yeniden ihya nutukları atanlardandı belki, klavye başına geçince Suriyeli muhibbi kesilenlerdendi yahut.
Ama gelin görün ki, iş ekmeği aşı bölüşmeye, bu yetimlerin başını peygamberi bir şefkatle okşamaya gelince değişiyordu.
Ensar, muhacir menkıbeleri sıradan hikâyeciklere dönüşüyordu, mal mülk sevdasının karşısında.
İşte o anlara tanık olduğumda “Bu Osmânîler garîbleri sevicilerdir.” sözü kitapların arasından kanatlanıp gelip konuyor dilime.
Sonra lanet şeytanın iğvasıyla sarsılıyorum: “ Bu Türkiyeliler garîbleri dövücüdürler, sövücüdürler.”
***
Yok, yok, bu kadar da ileri gitmeyelim, kantarın topuzunu kaçırmayalım.
Milletin kahir ekseriyeti elinde olsa varını yoğunu Suriyeli kardeşleriyle paylaşacak cömertliğe sahiptir, buna inanmak istiyorum.
Lakin varlıklılar gönül cimrisi; yoksullar cömert, ama elde avuçta yok ki versin. Galiba toplumsal yüz döküşümüz biraz bundan. Veya ben yine iyimserim!
***
Devletimiz, Suriyelilere sahabetlikte Allah’ı var cömert davrandı, ecdada yakışır bir şekilde. 30 Milyar doları gözünü kırpmadan harcadı, şu medeniyet fukarası Avrupa kılını kıpırdatmazken. İyi de etti, helali hoş olsun. İnşallah kalıcı tedbirlerle bu kanayan yaraya kesin tedavi de ihmal edilmeyecek; bu garibanların sefaletine kesin çözüm bulunacaktır.
***
Sakarya’daki elim, rezil olay sonrasında halkımız haklı bir infial gösterdi.
Birkaç kere açtım bilgisayarı, birkaç satırlık paylaşım yapmaya gücüm yetmedi, öfkemi, infialimi kâfi derecede dile getirecek kelime bulamadım, ellerim titredi cümle kuramadım.
Sonra bir baktım, sosyal medyada bu menfur olayı telin eden binlerce mesaj.
Memnun ve mutlu oldum bu vahşete karşı oluşan ortak tepkiye.
Bu gerekli, ama yeterli değil.
Bu kardeşlerimizi, bu ülkede oldukları sürece bir sevgi ve şefkat kalkanı ile kuşatmalıyız.
Nerede görsek onları, bir yetimin başını okşar gibi okşamalıyız başlarını… Vatan yetimidir onlar; yetimlerin, öksüzlerin en yalnızı, en mahzunu, en kederlisi çünkü…
En azından, birçoğu yanlış ve abartılı “Şu kadar maaş alıyorlar, hastanelerde özel odalarda yatıyorlar” gibi haberlerin ifsadıyla muğber olmamalıyız onlara…
Hep kıymetli olmalılar o tehcir vurgunu, garip mazlum kardeşlerimiz bizim için; sadece şerefsizlerce tecavüz edilip, hunharca katledildiklerinde değil…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.