24 Kasım 2024
  • Erzurum6°C
  • İstanbul6°C
  • Ankara0°C

DESTEĞİNİ DE TEPKİNİ DE BELLİ ET! SUSAN, KÜSEN, KAÇAN SEÇMEN OLMA!

Vahdet Nafiz Aksu

Aday belirleme sürecinde Erzurum seçmeninin kendine özgü davranış biçimleri var. Eleştiri, temenni ve dilekler aile/dost ortamlarında dile getiriliyor. Asıl konuşulması gereken mecralarda ise ‘suskunluk ve nemelazımcılık’ ön plana çıkıyor.

*

Kime ‘Yerel seçimlerde desteklediğin aday var mı’ diye sorsam, aynı kalıp cevabı alıyorum: ‘Desteklesem ne olacak, sanki bana mı soracaklar?”

Çoğumuz gönlümüzdeki partiyi söylemekten çekinmiyoruz. Hatta haklı olarak partimizin gönüllü cengâveri gibi sabah akşam propaganda yapıyoruz.

Gel gelelim gönlümüzde yatan aday konusunda hem söylem, hem de eylem bazında hiç çaba göstermiyoruz.

*

“Bu çekingenlik büyük ölçüde seçim sisteminden kaynaklanıyor.” Diyebilirsiniz, haklısınız. Ama bu haklılığınız suskunluğu ve teslimiyeti gerektirmiyor.

*

“Bugüne kadar birçok parti ‘temayül yoklaması’ yaptı, ancak sonuçlarına tam olarak itibar etmedi.” Diyebilirsiniz, haklısınız. Ama bu haklılığınız suskunluğu ve teslimiyeti gerektirmiyor.

*

 “Partim tepeden aday belirliyor, bu süreçte benim yapabileceğim fazla bir şey yok, hem partimin adayına rıza siyasi bir gereklilik benim için” Diyebilirsiniz, hadi hak verelim. Ama bu kısmî haklılığınız suskunluğu ve teslimiyeti gerektirmiyor.

*

Nihayet, seçim yasalarında gerekli düzenleme yapılacağına dair ufukta bir umut belirti. İnşallah gelecek seçimlerde seçmen iradesi tam anlamıyla sandığa yansıma imkânı bulacak.

Bu seçimlerde yine eski yöntemle adaylar belirleneceğine göre…

Tek tek seçmenlerin...

Sivil toplum örgütlerinin…

Demokrasilerin sihirli ve etkili gücü kamuoyunun aday belirlemelerinde –her şeye rağmen, sistem arızalarına rağmen- etkili olabileceği kanaatindeyim.

Bunun için neler yapmalıyız?  Özetle değinelim.

Öncelikle hemşehrilerimiz partilerinin sırf ‘Propagandisti’ değil… Aynı zamanda bilinçli bir mensubu olmalı.

Parti örgütleriyle, yöneticilerle, milletvekilleriyle en azından seçim öncesinde daha çok temas etmeli. Bu temas, söyleneni teslimiyetle dinleme şeklinde değil, fikir alışverişi tarzında olmalı.

Seçmen parti yönetimi ilişkisi ‘Amir-memur’ ilişkisi değildir. Belki biraz adı üstünde,  ‘asıl/vekil’ ilişkisidir. Bu nokta unutulmamalı.

Seçmen;  beklentilerini öyle ezik, ima yollu, cılız bir şekilde fısıldamamalı…‘Hak ve hukukunun bilincinde vakur seçmen’ edasıyla haykırmalı.

‘Ey partim, ey teşkilatım, ey genel merkezim, ey liderim ben şu ölçülerde bir başkan adayı istiyorum; asla şunu, falanı, filanı istemiyorum’ şeklinde palandöken çığı gibi bir toplumsal talep oluşturmalı.

Sivil toplum örgütleri, mensuplarının eğilimlerini etkili bir şekilde ‘icap eden’ yerlere iletmeli… Tabi ki bunun için ‘kamulaştırılmamış, devletleştirilmemiş; tabeladan ibaret olmayan sivil toplum örgütlerine’ ihtiyaç var…

*

Yerel seçimler  ‘Şehirlerin yeniden formatlandığı’ dönemlerdir. Şehir için, şehirli için önemli bir tazelenme, yenilenme, şarj fırsatıdır… Tabii ki fırsat, kullanabilenler içindir.

Şehrin makul çoğunluğuna çağrım şudur:

Sistemin olumsuzlukları karşısında suskunluğu tercih etmeyin. Sistemsel imkânsızlıkları olduğundan fazla abartarak ‘pasif çoğunluk’ rolünü benimsemeyin.  İstediğiniz adayları açıktan ve yüreklilikle destekleyin.

‘Adı geçen şu aday/adayları istemiyorum’ diyorsanız, bunu söylemekten, tartışmaktan çekinmeyin. Partinize, vekillerinize, genel başkanınıza artık çok çeşitlenen iletişim imkânlarını kullanarak görüşlerinizi iletin, ağırlığınızı hissettirin.

Ben, her şeye rağmen ‘Yeterli toplumsal talebin’ siyasette çok etkili olabileceği kanaatini taşıyorum. 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.