24 Kasım 2024
  • Erzurum9°C
  • İstanbul9°C
  • Ankara3°C

ERZURUM İÇİN HİÇ KARAMSAR DEĞİLİM; ÇÜNK܅

Vahdet Nafiz Aksu

Erzurum'un iyi yetişmiş bir bürokrasisi var.

Hem Erzurum'da hem başka illerde görev yapmış bir üst yöneticiye sormuştum: "Diğer illerle bu şehrin bürokrasisini karşılaştırdığınızda nasıl bir kanaate varıyorsunuz?" diye.

Samimiyetle "Erzurum'un köklü, tecrübeli, oturmuş bir bürokrasisi var." demişti.

Ben de farklı düşünmüyorum.

***

Erzurum'un önemli bir medya merkezi olduğuna inanıyorum.

Aklımız kestiğinden beri tanık olduk. Hem güçlü yerel gazeteler çıktı burada yıllar boyu, hem büyük gazete ve ajansların bölge büroları harıl harıl haber üretti, uzun yıllar.

Bu tabii mekteplerden çok değerli isimler yetişti, birçoğu hala görevinin başında olan bu duayenler genç medya ordusuna öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Üniversitemizin İletişim Fakültesi, geleceğin gazetecilerini özenle yetiştiriyor.

Üretilen haberleri, kaleme alınan yazıları okudukça göğsüm kabarıyor.

Şehrin gören gözü keskin, işiten kulağı sağlam, Maşallah!

***

Erzurum'un diğer illere örnek teşkil edecek bir sivil toplum yapısı var.

Vakıflar, dernekler ve mesleki kuruluşlar hem kendi tabanlarına hizmet için yarışıyorlar, hem de şehrin geleceği ile ilgili kafa yoruyorlar, görüş bildiriyorlar. Şehirleri için samimiyetle, fedakârca çalışmalar yapıyorlar.

***

Şehirde işler yolunda gidiyorsa takdirin muhatabı elbette siyasi kadrolardır.

Eksiklik, aksaklık olmaya görsün eleştiri oklarının ilk savrulacağı hedef de onlardır.

İşin doğasında bu var.

Ve bu, tüm illerde böyledir.

Geçenlerde içlerinde başka şehirlilerinde bulunduğu dostlarla sohbet ediyorduk.

Size gıpta ediyoruz, dediler.

Maşallah devlet ve siyasetin direksiyonu Erzurumluların elinde diye eklediler.

Ne kadar tutkunsunuz birbirinize, birbirinizi nasıl da koruyup kolluyorsunuz, birinizin dişi ağrısa diğeri kalbinde hissediyor, demeyi de ihmal etmediler. Bizim kendi aramızda ‘Karadenizliler, Güneydoğular nasıl da tutkunlar, nasıl da lobi güçleri var” değdiğimizin aynısını, bizim için söylediler!

Sonra kendi siyasetçilerine veryansın etmeye başladılar.

“Bizimkiler öyle mi arkadaş, herkes kendi âleminde. Şehirleri umurlarında değil, fakir fukara gündemlerinde yok. Hep bana rab bana havasındalar.” Şeklinde sızlanıp durdular.

Gülümsedim. “Gelin bir de bizim hemşehrilere sorun” dedim.

Siyasetçi kolay ulaşılan, çokça hesap sorulan kişi.

Ve genellikle, öteden beri hepimiz onlara karşı eleştiride cömert, takdirde pek cimriyizdir.

Bir arkadaşım, tatlı üslubuyla anlatıp gülümsetti bizi.

Erzurum'dan yaşlı bir amcamız bir Milletvekilimizi aramış, evladına iş istemiş.

Vekilimiz, “KPSS, sınav, tercih, yerleştirme” falan demeye başlayınca, yanındaki oğluna seslenmiş.

Ola kapat, öbürünü ara, anlaşıldı bu, bu işi beceremeyecek!

Yetkilileri, işimizi gördükleri ölçüde sever, takdir ederiz.

Belki işin tabiatında var, bu.

Netice olarak diyeceğim şu;

Hem iktidar Milletvekillerimizi, hem tek olan muhalefet milletvekilimizin seçmenleri, şehirleri için koşuşturmalarına şahit oluyoruz.

Güçleri yetmiyor bazen, bazen sistem sadece siyasetçinin takibi ile işlerin çözülmesine müsaade etmiyor. Bir de sanırım siyasetin kolektif

gücünü yeterince kullanmıyorlar. Büyük projelerde tek tek çaba gösteriyorlar, bir araya gelemiyorlar, her zaman…

Dolayısıyla, başarılar kadar başarısızlıklar da söz konusu olabiliyor.

Bizler, siyasetçilerin performanslarını ölçerken bir hâkim titizliği ile adil olmaya çalışmalıyız, diyorum.

Hatalarını bir kefeye, marifetlerini bir kefeye koymalıyız.

Bizim diye önemli hatalarını örtmek kadar, başka partili diye başarılarını görmezden gelmek de hakkaniyete uymaz. Toptancı değerlendirmelerden kaçınmak lazım.

Eğriye eğri, doğruya doğru, yani...

Ne elimizde yağ bidonlarıyla peşlerinden koşmak yakışır bize, ne her fırsatta kara çalmak, haksız eleştiride bulunmak.

***

Demek istediğim şu;

Erzurum, 'Beşeri sermaye', 'insan kaynakları' ve 'entelektüel birikime sahip aydınları' bakımından asla diğer illerin gerisinde değil.

Hatta birçok ilin fersah fersah ilerisinde...

Buna rağmen;

Ekonomide, sanayide, kültür ve sanatta, şehirleşmede; kısacası şehrin büyüme ve zenginleşme davasında arzu ettiğimiz ölçüde atılım ve dönüşüm sağlanamıyorsa...

Bu, insan kaynaklarıyla ilgili bir sorun olmaktan ziyade büyük ölçüde 'sistem sorunudur'...

Hizmet önceliklerinin isabetli belirlenemeyişi, planlama eksiklikleri ve dışsal kaynak teminindeki yetersizlik ve aksaklıklar, sonuca varmamızı yavaşlatan faktörlerdir.

Bu bakımdan, Hükümet uygulamaları ile mümkün hale gelen 'Yüksek teknoloji yatırımları' gibi alanlara yönelmek, yükselen dalgalara tutunmak ve sistemsel iyileşmelere yönelmek gerektiğini savunuyorum. Bireysel kurtarıcılar AUT, sistemsel yöneliş IN diyorum!

***

Bu mevzuyu ele alışım nedensiz değil.

İki hafta önceki “GÖZ KAMAŞTIRICI BİR YATIRIM CENNETİ: ERZURUM!" yazım üzerine, görüşlerine itibar ettiğim değerli bir dostumun itirazı ile karşılaştım. ‘Memleketin halini görmüyor musun, kim niye bu sahapsız memlekete yatırım yapsın ki, işte yöneticiler, işte halk, işte şehir’ şeklinde itirazlardı bunlar.

“Arızayı isabetle tespit, bu da yetmez, çare üzerinde çalışmak lazım, karamsar doktorun hastası ne şanssız hastadır. Eleştiriye evet, hem de sonuna kadar, ama karamsarlığa hayır. Ben Erzurum’un, her şeye rağmen bir yatırım cenneti olduğuna, en azından olacağına yürekten inanıyorum; şehrin ulaşım, zihniyet, insan kaynakları bakımından bunun için yeterli olduğunu görüyorum. ” dedim ona…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.