ERZURUM’DA KİM KİMDİR, NE NEDİR?
Vahdet Nafiz Aksu
Buradan, değerli bilim ve kültür insanı Prof. Dr. Sıtkı Aras Hocamıza selam olsun.
Geçenlerde, yolculuk zarureti ortaya çıktı. ‘Yanıma bir kitap alayım da bulutların üzerinde yalnızlık çekmeyeyim’ dedim.
Kitaplığın önüne geldim, önümü ilikledim, rafları şöyle bir karıştırdım, elimi mıknatıs gibi çeken kitabı çekip aldım. Kısmetime Sıtkı Hoca’mın ‘Erzurum’un Manevi Mimarları’ eseri çıktı. O kitap yoldaşım oldu. Kitaba konu olan zatlar sanki uçağa omuz verdiler, kanatlara güç üflediler, huzurlu bir yolculuk oldu.
Altını uçakta çizdiğim satırları gelin birlikte okuyalım, sonra diyeceğimizi diyelim!
***
Maksut efendi semtine gittim. Bir kahvehaneye girdim. Her yaştan en az elli kişi vardı.
Semtin adını sordum. Hep bir ağızdan ‘Maksut Efendi ‘diye bağırdılar.
‘Kimdir bu maksut efendi?’ sorusunu yönelttiğimde, köşeden bucaktan cılız sesler halinde ‘komutan mı?’, ‘Tüccar mı?’ cevapları geldi.
Maksut efendi ilköğretim okuluna gittim. Altıncı sınıf talebeleri bahçede top oynuyorlardı.
Okulun ismini ve nereden geldiğini sordum. Aldım cevaplar kahvehanedekilerden farksızdı.
Okulun idaresine çıktım. Genç ve yakışıklı müdür vekili ikramlarda bulundu.
Ancak, maalesef Maksut Efendi’nin bir hoca olduğunu, okulun tarihçesini mündemiç dosyayı açarak güç bela söyleyebildi.
Maksut Efendi camisine gittim. Cemaat ikindi namazını kılıyordu. İmam ve müezzinler dâhil olmak üzere kimseler, kahvehaneden, okuldan farklı cevap veremediler.
***
Şimdi bu satırları yazarken kendimi kahvehanedeki, okuldaki camideki kişilerden biri gibi gördüm.
Güya bu mevzularla birazcık ilgiliyim. Ama hafızam, bilgi klasörüm, malumat bankam çok ketum davranıyor.
Hadi Abdurrahman Gaziyi Biliyorum. Lala Mustafa Paşa’yı tanıyorum. Bir çarşıya adını vermiş Rüstem Paşa meçhulüm değil.
Ama mesela Köse Ömer Ağa kimdir? Derviş Ağa, Köse Ömer Ağa, Gürcü Kapı Camisinin banisi Kürkçü Ali Ağa sağ olsalardı kesin kulağımı çekerlerdi, malumat kısırlığımı cezalandırmak için.
***
Örnekleri çoğaltmak mümkün... Erzurum tarih şehri, kültür şehri, camiler, türbeler şehri… Açık hava tarih müzesi desek mübalağa olmaz.
Bu kadar adı nereden bilelim, bilmesek kusur olmaz diyebilirsiniz.
Elbette hepsini bilmek, bir çırpıda saymak mümkün değil. Şart da değil.
Ancak, Sıtkı Hoca’mızın tanıklık ettiği derecede bir aymazlığın, ilgisizliğin ve hatta cehaletin izahı mümkün değil. Mazereti de zırvanın tevili olur.
İnternete sığınıp, gogollama ile yüzeysel bilgi devşirmekle de zevahiri kurtaramayız.
***
Manzarayı önce bir tespit edelim:
1- Semt, mahalle, cadde, sokak, okul gibi yerlere, mekânlara adını veren zatlar hakkındaki ayrıntılı bilgileri birer küçük levhayla buralara asmak yeterli değil. Kültür ve Turizm Müdürlüğünün broşür ve internet sitelerine yetersiz malumat yerleştirmek de çare değil.
2- Atatürk Üniversitesi’ne kayıt yaptırıp; dört, beş, altı sene bu şehirde okuyan on binlerce genç. Memur olarak gelip giden yüzlerce kişi… Eminim ki en meşhur eserlerimizin, semtlere, camilere, çeşmelere ad, san, şan veren ecdadın kim olduğu hakkında en küçük bir bilgi sahibi olmadan çekip gidiyorlar.
3- Erzurum’un orta dereceli okullarından mezun olan on binler bu bilgilerin ‘b’sinden bile haberli değiller.
***
Peki, çare ne?
Başınızı ağrıtmaz isem birkaçını ben sıralayayım, gerisini siz getirin.
1- Atatürk Üniversitesine ders, konferans, görsel bilgilendirme konusunda görev düşüyor. Hem de bizzat bu mahallerde, mekânlar… Bugünden tezi yok besmele çekmek gerekmez mi?
2- Milli Eğitim, tüm okullarda ders ödev, sunu, yarışma şeklinde bir seferberlik başlatmalı…
3- Vilayet, Belediyeler, Sivil Toplum Kuruluşları diyesim geliyor.
Ama…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.