24 Kasım 2024
  • Erzurum6°C
  • İstanbul5°C
  • Ankara0°C

ERZURUM’UN BAKANSIZ GÜNLERİ

Vahdet Nafiz Aksu

Kabine değişikliğinin yapıldığı gün televizyonum açıktı. Ekranda flaş flaş anonsuna gözüm ilişti. İçişleri Bakanı Görevden alındı yazısı aktı altyazı şeklinde. Listenin tamamı sayılıncaya kadarki o kısacık sürede içimden geçen ilk duygu, aynı zamanda samimi temennimdi: ‘İnşallah Sağlık Bakanı yerinde kalır’

Ne yazık ki kalmadı. Kalamadı.

***

Odama gelen arkadaşlar ‘Sizin Bakan da gitti’ dediler. Erzurumluyuz ya… Erzurumlu Bakan, otomatikman bizim oluyor. İşin doğrusu, biz de bizim sayıyorduk.

Sadece onu değil.

Devletin bir kademesine hangi Erzurumlu atansa, kendimiz atanmış gibi gururlanır, mutlu oluruz. Sanki kararname ortağıyız, makam mevki şerikiyiz. Ekseri Erzurumlular gibi, mizacımız bu.

Bu hissiyatımız sadece bürokrasi ile sınırlı değil.

Hangi görüşe mensup olursa olsun, siyasi bir makama gelen her Erzurum evladının ikbali bizim ikbalimiz olur. Belki de hiç uğramadığımız, uğramayacağımız makamını gönül hanemiz, yürek diyarımız belleriz.

Ve kim gitse görevden, Erzurum semasından bir yıldız kaymış gibi hüzünlenir, ellerimizi dizimize vururuz. Hep söyleriz ya, ‘ne kadar çok yıldız parlarsa gök o kadar güzel görünür’ diye.

O yüzden, yıldızları kırpıp göktaşı gibi denizlere savuranlara iyi gözle bakmayız... Gönül göğünü yeni yıldızlara kapatanlardan asla hazzetmeyiz. 

***

On yıldır önemli bir Bakanlığın değişmez ismi olan Sayın Bakan’la hiç hususi görüşmem olmadı. Ya iki ya üç kere bir yerlerde karşılaşıp elini sıkmışlığımız var, o kadar.

Sayın Bakanın gidişine üzüldüğümü belirttim ya, bunun bir çıkar ilişkisinden kaynaklanmadığını, gitmeden önce himmet ve himayesine talip olmadığımı anlatmaya çalışıyorum.

Sayın Bakanın veda konuşmasını izlerken hüzünlenmem, sırf hemşehrilik gayretiyledir!

***

Bakan gitti, bakansız günlerin ahvaline taşıdı beni hafızam. Gözümde hatıralar canlandı. Siz de hatırlasanıza!

Seçimlerden çıkılır, iktidar adayı partinin Genel Başkanı kabine listesini sunmak üzere köşkün yolunu tutar.

Erzurum ahalisinde bir beklenti,  parti tabanında heyecan… Vekiller, vuslata hazırlanan taze damat coşkusuyla çaktırmadan lacivertleri ütületirler.

Yerel basının manşeti hazırdır: Erzurum Bakansız Kalmasın…(Bu tür manşetleri bu fakir de çok atmıştır, lakin etkisi sinek vızıltısına dahi erişememiştir!)

Sivil toplum kuruluşları ve parti yöneticilerinin heyetler oluşturup genel merkeze çıkarma yaptıkları da vakidir.

Giderler, gittikleriyle kalırlar. Lider ‘Sizin bakanınız benim’ der, hazretlerin hayret bakışları arasında sözü kestirip atar! Diyemezler ki ‘Efendim, siz de bakın, o da baksın, bakandan, bakanın fazlasından zarar mı gelir!’

Şu da görülmüştür Erzurum’un ekseriyetle siyahî siyasî tarihinde… Falanca kişi bakan olsun diye lidere ulaşan heyetin, fikri içerde olumsuza inkılap ediverir, bakanlık heveslisi zatın bin bir çabayla elçi ettiği şahıs ‘ efendim biz heyet olarak falanca bakan olsun için geldik ama olmasa da olur, hatta olmasa daha iyi olur!’

Erzurum’un, başka hiçbir ile nasip olmayan çok özgün bir icraatı daha vardır, orta yaş seçmeni unutmamıştır. Diğer iller Ankara’ya bakanlık verilsin diye otobüs otobüs seçmen taşırken;  bizim hemşehriler davul zurna eşliğinde ‘istemezük istemezük, biz falancayı bakan istemezük’ naralarıyla genel merkez kapılarını aşındırma becerisine imza atmışlardır.

***

Bu manzaraları on yıldır unutmuştuk. Recep AKDAĞ’lı yıllar, Erzurum’un bakanlı yılları oldu. Şu anda şehir, uzun bir aradan sonra tekrar ‘bakansız’ kaldı. Hukuk varken hissedilmez. Bir şehir için bakan da öyledir.

Kabinede bir hemşehrinin oluşu, Sayın Başbakanla şehir arasında kuvvetli ve somut bir köprü demektir.

Her Bakanlar Kurulu toplantısında şehir meselelerinin bilgi notları şeklinde diğer bakanlara ulaştırılması bile başlı başına mühim bir meseledir.

Kamu yatırımlarına ödenek aktarımı, Bakanlığın doğrudan yatırımlarından şehrin yararlanması gibi hususları da eklersek ‘Bakanlı’ bir şehrin, aynı zamanda bakılan bir şehir olmaya daha yakın olduğunu anlamış oluruz.

Bu açıdan baktığımızda, Sayın AKDAĞ’ın gidişi şahsi ve siyasi ikbali kadar şehri de ilgilendiren bir durumdur. Bir başka Erzurum Milletvekili Bakan olarak atansaydı, ‘Bakan boşluğu’ yaşatılmamış olurdu,  son anketlerde AK Partiye yüzde yetmiş üç oy veren Erzurum’a…

***

Geçenlerde tesadüfen Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım’ın bir konuşmasına tanık oldum. Bakanlığının icraatlarını anlattı, şu kadar duble yol yaptık, köprüler yaptık falan dedikten sonra : ‘Bunlardan önemlisi arkadaşlarımızla, vatandaşlarımızla gönül köprüleri kurduk, gönüllerimiz arasında duble yollar inşa ettik’ dedi.

Ne mutlu hemşerileriyle, seçmenleriyle gönül köprüleri kurabilen siyasetçilere… Ne mutlu geride hatır, gönül bırakabilenlere… Böyleleri geldikleri gibi bir kararnameyle giderler bir gün, mahkeme kadıya mülk değil çünkü, ama gönüllere öyle sevgi levhaları çakarlar ki, kıyamete kadar silinmez! Öyle vefa tohumları ekenler ki yeşerdikçe yeşerir.

Sayın Bakan da tüm yurdu hastane ağlarıyla ördüğü gibi, sağlıkta devrimlere imza attığı gibi, gönüllere de sevgi ve muhabbet tohumları ekerek koltuğuna veda etmişse, bunu başarmışsa ne mutlu ona...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.