23 Kasım 2024
  • Erzurum1°C
  • İstanbul17°C
  • Ankara13°C

FETÖ DEVRİN EBU CEHİLİDİR .. VESSELAM!!!

Selman Soğukpınar

21 Ağustos 2016 Pazar 12:23

Bakınız bir gece vakti, Ebu Cehil bir arkadaşıyla beraber Kâbeyi tavaf etmektedir. Söz dönüp dolaşıp Allah Resûlü? nün (as) peygamberliğine gelir. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:

Arkadaşı: Ya Amr, Muhammed (as) yalan mı söylüyor?

Ebu Cehil: O daha bıyıkları terlememiş bir delikanlıyken kendisine Muhammed-ül Emin (Güvenilir Muhammed) ismini takanlardan biri de bendim.

O şimdi büyüdü, daha da olgunlaştı.

Ben şimdi ona nasıl yalancı derim?

Arkadaşı: Peki o zaman seni ona iman etmekten alıkoyan şey nedir?

Ebu Cehil: Eğer ben ona iman edersem, Mekkenin güzel kızları

Amr, Abdulmuttalibin yetimine iman etti demezler mi?

Ebu Cehil’in asıl adı Amr bin Hişam El- Muğira'dır.

Dış ticaretle uğraşan, iki yabancı dil bilen ve dönemin iki süper gücünün başkentlerinde büyük nüfûza sahip Mekkenin önde gelenlerinden biridir.

Peki, Amr bin Hişam bütün bu üstün  özelliklerine rağmen, neden Cehaletin Babası demek olan Ebu Cehil ismiyle anılmıştır?

Cevabı çok açıktır.

Kuran lügâtinde cahillik ve âlimlik kavramları diplomayla, kültürle, soylulukla veya maddi imkânlarla tanımlanmaz.

Zümer suresi 9. ayette işaret edildiği üzere bilenler; Allah’ı çokça zikreden, geceleri kıyama duran, öteki dünyayı gözeten ve rabbinin rahmetini dileyen kimselerdir.

İlâhi hakikatler kendisine apaçık bir şekilde gelmiş olmasına rağmen, bu apaçık hakikatleri bile bile, göre göre reddetmek ve hakikatlere karşı savaşma gafletinde bulunmak Amr bin Hişamı, Ebu Cehil etmiştir.

Düşünün bir kere; hiç yaratılmama ya da bir solucan veya bir kaya parçası olarak yaratılma ihtimalimiz varken yeryüzünün halifesi insan olarak mükemmel bir şekilde yaratılacaksınız, vicdan, akıl, irade, mal mülk ve sayısını sadece rabbimizin bildiği türlü türlü nimetlerle donatılacaksınız; o da yetmeyecek,

Kuran vahyinin inişine bizzat şahit olacaksınız, Kâinatın Efendisinin çocukluktan beri her halini bileceksiniz, onunla aynı havayı soluyacaksınız, doğru söylediğini bileceksiniz, ona Muhammed-ül Emin diyeceksiniz,

Ama kapınıza onlarca kez gelmesine rağmen eğer ben ona iman edersem, Mekkenin güzel kızları, Amr, Abdulmuttalibin yetimine iman etti demezler mi? diyerek ona türlü ezalar çektireceksiniz ve hayatınızı Allah ve resulüyle savaşarak geçireceksiniz.

Sanırım bütün bunlar, Amrın cehaletin babası olmayı nasıl da hak ettiğinin vesikası olarak öz akıl sahiplerine yetecektir.

Peki, ama iyi yetişmiş, kültürlü, itibar sahibi bir insan, bile bile hakikati nasıl inkâr edebilir?

Nasıl olur da azıcık ve geçici dünya menfaatini, ebedî ve devamlı olan ahiret hayatına tercih edebilir?

Aslına bakılırsa bu soruların her biri birer tez konusu olabilecek, üzerinde enine boyuna düşünülmesi gereken sorulardır.

Hayatın kullanma kılavuzu Kuran da bahsedilen görmeyen göz, duymayan kulak sahibi insan da bu olsa gerektir.

Bu aşamada bize düşen ders ve görev ise; tam 800 yerinde aklımızı kullanmayı direk ya da dolaylı olarak bize tavsiye eden Kuran’ın bu tavsiyesine uymaktır.

Kuran da geçen kıssaların ve bu kıssalardaki isimlerin tesadüfen seçilmediğinin, aslında bu kıssalardaki kişilerin birer prototip olduğunun ve her dönemde olduğu gibi günümüzde de var olduklarının bilincine varıp, bu prototiplere karşı uyanık olmaktır.

Dünya da her zaman Allah’ın emrini tutan insanlara, toplumlara karşı kin ve nefret besleyen onları fırsat bulunca yok etmeye çalışan Ebu Cehiller dün vardı bugünde olacak yarında var olacaktır.

Bunlar Şeytanla iş birliği yaparak o toplumu güçsüz kılmaya kendisine köle yapmaya gayret ederler. Tüm planları projeleri Müslümanları yok etmek üzerinedir.

Onlara savaş açarak, ya da içlerine fitne ve hain sokarak zayıflatmaya çalışırlar. Her zaman kendilerinin onlardan üstün olduğunu göstermeye gayret ederler.

Durum böyle olmasa dünyada bu kadar savaş çıkar mı?

Kan akar mı?

Yoksulluk olur mu?


Bunların kurdukları sistem de sömürü sistemidir.

Her şeyi kendilerine hak görürler Müslümanlara yasaklarlar.

Tıpkı bugün ülkemizi karanlığa gömmeye çalışan şerefsiz Fetö ve hain örgütü gibi

.




Bizim İslam ülkeleri de onların oyununa gelir birbirlerine düşerler Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da…olduğu gibi.

Türkiye’mizi de 15 Temmuz akşamında bu duruma düşürmek için planlar yaptılar ama Rabbim planlarını bozdu ve Allah’a şükür başarılı olamadılar.

En güzel ahlakın sahibi, karıncayı bile incitmeyen, Muhammed_ül Emin diye tanınan peygamberimiz sırf onların dininden olmadığı için başına neler geldi.

Hatırlayalım.

Puta tapan müşrikler, Peygamberimiz Muhammed Mustafa(sav)’i devamlı rahatsız ediyorlardı.

Ona eziyet ve hakarette bulunuyorlardı.

Ebu Cehil bir gün, ‘’vallahi Muhammed’i secdede görürsem, boynuna basacak ve başını yerlere sürteceğim!’’ diye yemin etti.


Az sonra peygamber Efendimiz (sav) çıkageldi.

Amcası oğlu İbn_i Abbas durumu peygambere(sav) arz etti.

Birden hiddetlendi, aceleyle Mescid_i Haram’ın içine girdi.

‘’Alak’’ suresini sonuna kadar okudu.

Sonra secdeye vardı.

Orada bulunanlar Ebu Cehil’e,’’Ey Ebu Cehil, işte Muhammed’’dediler.

Ebu Cehil biraz ilerledikten sonra aniden geri döndü.

Seyredenler şaşırdılar.

Merakla, ‘ne oldu?

 Neden döndün?’

 Diye sordular.


Ebu Cehil onlardan da şaşkındı:


‘’Benim gördüğümü, siz de görmediniz mi?’’ dedi.

‘’Hayır, hiçbir şey görmedik’’ dediler.

Ebu Cehil, ‘’Vallahi onunla benim arama ateşten bir uçurum açıldı. Onun için derhal geri döndüm.’’

İşte bu anlatılan olaylar Müslümanların ders alması gereken olaylardır. Ders alınmaz ise işte bu günleri ve daha da kötüsünü yaşarız.

Çünkü Ebu Cehiller her zaman olacak görevini yapacaktır.

Bugünün Ebu Cehili de Fetö’dür..

Bizlere düşen bu Ebu Cehile karşı uyanık olmaktır..

Bize düşen İslâm’ın emrettiği şekilde yaşamaktır.

Eğer öyle yaşarsak, eminim Peygamber’ini koruyan Allah bizleri de koruyacaktır.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.