23 Kasım 2024
  • Erzurum2°C
  • İstanbul16°C
  • Ankara10°C

GAZETECİ YAZAR VAHDET NAFİZ AKSU'NUN KALEMİNDEN: 'ÜNİVERSİTE YERLEŞKESİ ÖĞRENCİLER İÇİN HUZURLU BİR YAŞAM ALANI OLMALI'

Gazeteci Yazar Vahdet Nafiz Aksu, kaleme aldığı yazısında Üniversite ve üniversite yerleşkesi üzerinde durdu.İşte o yazı..

GAZETECİ YAZAR VAHDET NAFİZ AKSU'NUN KALEMİNDEN: 'ÜNİVERSİTE YERLEŞKESİ ÖĞRENCİLER İÇİN HUZURLU BİR YAŞAM ALANI OLMALI'

18 Ağustos 2024 Pazar 17:47

Fikrine itimat ettiğim dostlarımın övgüyle bahsettiği Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu'na, bu önemli görevinde başarılar dilerim. Kendisinin, tüm akademik kadro ile el ele vererek yeni bir şevk ve heyecanla üniversitemizi daha da ileriye taşıyacağına inanıyorum.

Daha sözün başında 'akademik kadroya' bilerek vurgu yaptım. Üniversitenin konuşulduğu sohbetlerde "Üniversite demek hoca demektir." diye söze başlar, merhum hemşehrimiz Prof. Dr. Nurettin Topçu’nun ezber ettiğim harika tespitini bir kere daha dillendiririm.

“Üniversite, cemaate bela olacak bedenlerin değil, fikirlerin barınacağı yerdir. Mütevazı bir kulenin çatısı da ona kâfi gelir.

Eski asırlardan kalma bir kral sarayı olan Sorbonne, içinde dolaşan adamlarla çatırdayacak kadar harap bir binadır.  

Yalnız Erzurum Kongresinin toplandığı binada değil, bir köylü evinde de üniversite açılabilir.

Çünkü onun gösterişe hiç ihtiyacı yoktur. Kendi tabii işleyişiyle bünyesini genişletir.”  

Üniversitemiz zaman içinde güzel bir yerleşkeye kavuştu, bina, derslik gibi fiziki koşullarını iyileştirdi. Biz arkadaşlarımızla sosyal medya üzerinde konuşurken şu sloganın önemine hep vurgu yaparız: "Kral, içeriktir!" Diyebiliriz ki üniversite söz konusu olduğunda da kral, akademisyendir. Yönetimin onlara göz bebeği gibi ihtimam göstermesi, bilimsel çalışmalarda yıldızlaşmaları için gerekli ortamı sağlaması bilimsel sıçramanın ilk adımıdır. Bilimsel üretim ve teknoloji geliştirecek yetenek ve liyakatteki 'bilim karıncalarına' rahat, özerk, huzurlu çalışma ortamı sağlamazsak bilgi çağının ağustos böceği olmaya mahkûm oluruz! Bin bir emekle yetiştirdiğimiz hocaları başka kurumlara kaptırmamak için elimizden geleni yapmalıyız. Zira, “hoca göçü”,  beyin göçünün en tahripkâr olanıdır, bir bilim çınarını kökünden kurutan en büyük felakettir.

Hocamıza başarı dilerken, zihnimizde muğlak, bulanık bir tablo canlandırmadık, zira üst yöneticilerin başarı düzeyleri çok somut, ölçülebilir kriterlere tabidir. Şöyle düşünelim, maç oynanmış, bitmiştir. Tabelada söz gelimi 1-0'lık sonuç ayan beyan görünürken, gol yiyen takımın teknik direktörünün ne kadar iyi oynadıklarını, sistemlerinin harika, oyuncularının birer dünya yıldızı olduğunu anlatıp durması ne ifade eder? Bunun gibi, "Biz dünya çapında üniversiteyiz, şöyle şöyle başarılara imza attık." beyanatları eğer "SKOR TABELASI" ile desteklenmiyorsa, söylenecek her söz fuzuli nefes kaybıdır.

Eğer, kendisinden fevkalade ümitvar olduğumuz rektör hocamız, görevi tamamladığında, "Atatürk Üniversitesini Türkiye sıralamasında üç basamak yukarı taşıdık, üniversiteler kurmuş üniversitemizin dünyanın başarılı üniversiteleri listelerinde yer almasını sağladık, bilimsel süper ligde, prestijli hakemli dergilerdeki bilimsel yayın ortalamasında sıçrama yaşadık, patent patlaması yaptık, atıf alan yayın sayısında iddialı hale geldik, ATATEKNOKENTİMİZ ülke çapında buluş ve uygulamalarıyla yıldızlaşmaya başladı." diyebilirse... Bu alanlardaki rakamlar tatmin edici bir düzeye ulaşmışsa... Ancak o zaman övünmeyi, övülmeyi, alkışı hak etmiş olur.

Bu başarılar, daha önce kaleme aldığımız gibi, Rektör beyin altın değerindeki mesaisini gündelik idari uğraşılarla heba etmemesine bağlı. Meseleye esastan yaklaşıp, yeni paradigmayla ve bilimsel yeterliliğin işaretlerini taşıyan bir vizyonla geleceğe yürümek lazım.

Rektör Beyin, genel esaslarını vazedip, uygulamayı idari mekanizmaya devretmesi gereken çok mühim bir meseleyi daha, bu hoş geldiniz yazısına dâhil etmemek olmaz.

Üniversiteler sadece akademik bilgi edinilen yerler değil, aynı zamanda gençlerin sosyalleştiği, kendini geliştirdiği ve geleceğe hazırlandığı önemli yaşam alanlarıdır.

Öğrencilerin rahat ve huzur içinde yaşayabilecekleri bir ortam, akademik başarılarını olumlu yönde etkileyeceği gibi, onların kişisel gelişimlerine de katkı sağlayacaktır.

Peki, üniversitelerin öğrencileri için daha yaşanabilir hale gelmesi için neler yapılabilir?

Öncelikle öğrencilere yönelik beslenme hizmetlerinin kalitesinin artırılması, sağlıklı ve uygun fiyatlı yemek seçenekleri sunulması büyük önem taşıyor. Bu hizmetin sıfıra yakın maliyetle fakir öğrencilere tanınması sosyal idareciliğin olmazsa olmazıdır.

Fiziksel ortamın iyileştirilmesi, dersliklerin, özellikle ve öncelikle kütüphanelerin, laboratuvarların  birer dijital üs gibi donatılması hem öğrenciye karşı bir görev, hem de kaliteli öğrencilerin üniversitemizi tercihi için teşvik edici bir unsurdur.

Kampüs içi ve dışı ulaşımın rahat ve güvenli olmasının sağlanması öncelikli hedeftir, bunun şehre kurulması için onlarca yazı kaleme aldığımız, yapımı Ulaştırma Bakanlığınca üstlenilen Hafif Raylı Sistemin bir an önce devreye girmesini temenni ediyorum.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.