23 Kasım 2024
  • Erzurum-1°C
  • İstanbul19°C
  • Ankara11°C

HAKKINI HELAL ET AHMET HOCA!

Selman Soğukpınar

08 Mayıs 2016 Pazar 12:10

Ne diyordu Yunus;

 

Câna cefa ya kıl vefa

Kahrın da hoş, lütfun da hoş

Ya dert gönder yahut deva

Kahrın da hoş, lütfun da hoş…

 

Siyaset, insanı yönetme ve sorun çözme sanatıdır.

 

Siyaset, hazmetme, hoş görme ve idare etme sanatıdır.

 

Siyaset karanlığı aydınlığa çevirme, çıkmaz sokakta yol bulma sanatıdır.

 

Siyaset, ileriyi görme, ümitsizliği ümide çevirme, bir toplumu ayağa kaldırma sanatıdır.

 

Siyaset, politika üretme, problem çözme, yeni formüller bulma sanatıdır. Hepsinden daha önemlisi siyaset, vefa duygusudur, kadir kıymet bilme faziletidir, birlikte yola çıktığın arkadaşa sahip çıkma erdemidir.

 

Ama gelin görün ki Siyaset öyle bir şeydir ki eninde sonunda dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder; siz dostlarınızı yitirmekle kalırsınız.

 

Siyaset yeri de geldiğinde dostlukları zedelememek adına geri durma, el çekme, dünyalık adına bütün makamlardan vaz geçme, erdemlilik gösterme düşmanları sevindirmeden dostlara yol açma sanatıdır.

 

Bütün dünyada uzun ömürlü siyaset adamlarında gördüğümüz, kendilerinde vefa duygusunun galip olmasıdır.

 

Vefası olmayan insanlar o vefasızlıklarının karşılığını çok acı ödemişlerdir.

 

Son yıllarını yalnız, selamsız ve acı ile geçirmişlerdir, ölümleri de çok hazin olmuştur.

 

Aklım kestiğinden beri tanıdığım ve değer verdiğim Rahmetli Özal’da, Türkeş’te, Erbakan’da ve bugünkü Cumhur Reisimiz Erdoğan’da vefa duygusunun galip olduğunu görüyoruz.

 

Vefalarından ve ekiplerine değer verdiklerinden dolayıdır ki bu insanlar siyasette uzun ömürlü olmuşlar, bir yere gelebilmişlerdir.

 

Bir insan tek başına bütün değer yargılarına ilime, bilime, karizmaya, hitabete he ne olursa olsun, bütün mükemmel değerler ile donatılmış olsa da tek başına asla başarılı olamaz.

 

Çarkın tamamının dönmesi için bütün dişlilerinin aynı anda aynı nakaratla dönmesine bağlıdır.

 

Koro ile söylenen şarkılarda uyum olmadığı zaman neyi kimden ne dinlediğinizi bilmez dinlediğiniz müzikten zevk almak yerine nefret edersiniz.

 

Ama ekibin tamamından çıkan tek ses insanı bir başka âlemlere götürecek duygu havasına büründürebilmektedir.

 

Ekibini iyi kuran, ekibine sahip çıkan, ekibini dinleyen ve istişareye önem veren siyasetçiler hep başarılı olmuşlar ve ahir ömürlerinde de yalnız kalmamışlardır.

 

Bugün Türkiye’de siyasete baktığınızda   Ak Parti davasına baktığınızda Menderes’i Özal’ı Rahmetli Erbakan Hocayı görürsünüz.

 

Yine MHP’nin yarım asra varan yaşını görmek mümkündür.

 

Geçmişine ve geçmişinin değer yargılarına sahip çıkan hiçbir dava zaman aşımına uğramaz.

 

Eğer davanız Hak davası ise ve sizler geçmişine ve değerlerine bağlı olarak hakikatler ile davanızı sürdürmek için samimi ve ihlaslı bir şekilde çalışıyorsanız bu haklı davanızın sancağını göklerde dalgalandıracak, surlara dikecek Ulubatlı Hasanlar her daim mutlaka var olacaktır.

   

Kim ne derse desin son iki yılın Ulubatlı Hasan’ı da Sayın Ahmet Davutoğlu olmuştur.

 

Son 21 ayda Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu açıkçası Sayın Cumhur Başkanımızdan almış olduğu Ak Parti bayrağını daha ileri hedeflere taşımış, daha yüksek kalelerin surlarına dikmiştir.

 

Hem de öyle bir dikmiştir ki.

 

Diyarbakır Sur’da daha iki yüz metreden Başbakanı gördüğünde ellerini açarak onu kucaklamak için gözleri nemlenen Diyarbakırlı Mehmet Dedenin gönlüne diktiği sancak ile onun bedenine sarılarak adeta kaleyi feth etmiştir.

 

Van’da halı sahada top oynayan çocukların yanına koşarak 18’lik delikanlı gibi ceketini çıkarıp çocukların futbol maçında top koşturarak o çocukların terine terini katarak kaleyi feth etmiştir.

 

Şırnak’ta yolun kenarında bekleyen Ayşe ninenin ‘’Sene gurban olim oğul benim ömrüm sana ve Cumhur Başkanımıza feda olsun.’’ diyen o ninenin nasırlanmış avuçlarına yüzünü süren Ahmet Hoca değil bir bin kaleyi feth etmiştir.

Bırakın Türkiye’yi Bosna’da, Arakanda, Somali’de, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da dünyanın dört bir köşesinde ki mazlumlar onu görünce gözyaşları diniyor, dertlerine merhem buluyor umutları yeniden yeşeriyorsa Ahmet Hoca kaleleri feth etmiştir.

Suriye’de, Mısırda, Filistin’de İslam Coğrafyasına da Esselamu Aleyküm dediğinde Ve Aleykum Selam sesleri arşı titretiyorsa Ahmet Hoca kaleleri feth etmiştir.

Dünkü son veda konuşmasında ‘’Erdoğan'ın Onuru Benim Onurumdur. Cumhurbaşkanıyla son nefesime kadar vefa ilişkimi sürdüreceğim. Hiçbir kimse benim ağzımdan Cumhurbaşkanı adına hiçbir şekilde kötü bir söz duyamayacak. Onun onuru benim onurumdur. Onun ailesi benim ailemdir.

Hiç kimse yeni bir fitne kapısı aralamaya çalışmasın.’’ Diyerek vefasını bir kez daha göstererek, bütün gönülleri feth etmiş, bütün surlara bayrağı dikmiştir.

Şimdi, Ahmet Hocam!

Allah için şahitlik ediyorum.

Sen Allah’ın izni ile bütün kaleleri feth ettin.

Bütün mazlumların gözyaşını silmeye koştun.

Bütün zalimlerin karşısında dimdik durdun.

Allah için..

ŞAHİDİZ YA RABBİ!

ŞAHİDİZ YA RABBİ!

ŞAHİDİZ YA RABBİ!

Şimdi sen bizden helallik istiyorsun ya.

Bizim ne hakkımız varsa sana Ananın Ak Sütü gibi helal olsun.

Sende bize hakkını helal et.

Ahmet Hocam!

Rabbim seni her iki cihanda Azizlerden eylesin inşallah..

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.