İKİ DEĞİL, DÖRT DAHA KALKIŞSANIZ NE YAZAR
Selman Soğukpınar
02 Ekim 2016 Pazar 09:23
Türk Milleti engin tarihinde iyi ve kötü günler görmüş, sayısız zaferler yanında ihanetler de yaşamıştır.
Ancak hiçbir zaman kendi vatandaşının kendi meclisinin kendi emniyet binasının üzerine alçakça kurşun sıkıldığı görülmemiştir.
Savaş meydanında vuruştuğu bir düşmanın Bayrağına dahi saygı gösteren bir milletin, kendi topraklarında sözde kendi ordusu tarafından 15 Temmuz gecesi yapılan ihanete maruz kalması hiçbir şekilde izah edilemez ve mazur görülemez.
Bu namussuzca, alçakla ve haince bir davranıştır.
Hem bu ülkenin vatandaşı olmak, havasını teneffüs etmek, suyunu içmek, karnını doyurmak, askeri üniformasını giymek hem de bu ülkeye kuşun sıkmak, başkaldırmak, gaflet, dalalet ve hıyanetten başka bir şekilde tarif edilemez.
Açıkçası millet olarak bugün 15 Temmuz gecesine baktığımızda bu hainlerin sinsi tertiplerini gördükçe, yüce Mevlâ’nın bu topraklara ve insanımıza ne kadar merhamet ettiğini daha iyi anlıyoruz.
Tehlikeyi milletimizin sağlam, sarsılmaz ve dimdik duran iradesiyle çok şükür atlattık.
Ama nasıl atlattık?
Yaşadıklarımızı tarih nasıl yazacak onu zamana bırakalım; biz bu yaşanılanlardan nasıl bir ders, kıssadan hisse çıkaracağız ona bakmamız lazım.
Neler yaşadık! Hatırlayalım…
“Dik dur eğilme bu millet seninle!”
Sloganlarıyla sağdan soldan meydanlara toplanan aziz milletimiz birbirlerine Tayyip Erdoğan’ın durumu hakkında sorular soruyor, onun akıbetini merak ediyordu
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, “Cumhurun başında ben varım! Başkomutan benim! Türk halkını demokrasiye sahip çıkma adına yaşadıkları kentlerin meydanlarına toplanmaya çağırıyorum" dedi.
Türk Milleti tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde darbecilere tabiri caizse kazmayla kürekle, gövdesiyle karşı durdu, tankların üzerine çıktı, tırları tankların önüne çekti, darbecileri tekme tokat polise teslim etti.
Muazzam bir vazife telakkisi, vatan sevgisiyle ne gerekiyorsa onu yaptı ve yeni bir destan, yeni bir direniş, yeni bir tarih yazdı.
‘’Türkiye’ye neden Türkiye denmiş,
Bu isim bu yurda gökten mi inmiş?
Demek ki apaçık bedel ödenmiş!
Bu memleket bizim, bu vatan bizim.’’
Diyen Şair Ozan Arif gibi bu devletin sahibinin millet olduğunu,
‘’Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket, bizim.’’
Diyen, Nazım Hikmet ile de vatanın gerçek sahibinin halk olduğunu yedi düvele haykırıyoruz.
“Söz konusu vatan ise; gerisi teferruattır”.
Başkomutanımızın talimatını başım üstüne diyen milletimiz hiçbir siyasi görüşe bakmaksızın Türk’ü Kürdü Çerkezi, Abazası, Alevisi, Sünnisi her kesimden, önce vatan diyerek meydanlarda vatana sahip çıkma adına buluştu.
Bu aziz Türk milleti; hepimize bir felaket ve kâbus yaşatan şer odaklarına karşı “Sahipsiz vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır”. canını can sipare ederek vatanına devletine sahip çıkmayı kendine görev edinerek Allah’ın lütfuyla ayakta durmuştur!
Şimdi diyorum ki;
Dost ve düşman herkes yedi düvel düşman 15 Temmuz gecesi şunu açıkça gördü ki; Ne bu Ülkenin bölünmez bütünlüğü ne kendi iradesi ile seçtiği Cumhur Reisi ne de bu birlik ve bütünlüğün sembolü olan şanlı Türk Bayrağı asla sahipsiz değildir.
Şimdi aklının ucundan ikinci bir ihaneti geçiren alçaklar bilsinler ki yüce Türk Milletimiz ve bu milletin yetiştirdiği vatan evlatları, tıpkı atalarının yaptığı gibi, Ülkesini ve Bayrağını koruma ve kollamaya, bunun için gerekirse kanının son damlasını akıtmaya hazırdır.
Buna yeminlidir.
Bu milletin vakar ve ciddiyetini, sabrını yanlış yorumlayanlara, yanlış hesap peşinde koşanlara, Türk Milletinin Vatan ve Bayrak Sevgisini denemeye kalkışanlara, tarihin sayfalarına bakmalarını en yakın tarih olan 15 Temmuz gecesine bakmalarını öneririz.
Diğer taraftan vatanını, milletini seven, tankların önüne yatan bizlere şimdi yeni bir görev düşüyor.
Artık ayrışmaları bir kenara bırakarak, millet olarak da birbirimizi seven, kucaklayan, herkesin herkesle dost olduğu, sevinçlerimizi, acılarımızı ve kaderimizi birbirimizle paylaşan bir ülke olmalıyız.
Çünkü hepimizin yeniden tarih yazdığı bugünlerde göstermiş olduğumuz bu refleks, her konuda ve her daim milli bir şuura sahip olmamız gerçekliğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.
Merhum Akif’in dediği gibi;
‘Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!’’
Milletimizin istikbali; dinine, kültürüne, tarihi gelişmesine bulunduğu coğrafyaya ve ekonomik imkanlara bağlıdır..
Bu topraklarda insanı insanla kaynaştıran, kitleleri millet yapan inanç birliğidir, ortak ülkümüzdür.
Bu topraklar Malazgirt’ten bugüne;
‘’Sen ve ben, gözyaşı ile ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!’’
Diyerek; bir inancın gölgesinde, dünya denilen kaderin bir akrebin kıskacında olmuştur.
Hangi ırktan olursa olsun, bizleri kavuşturacak, kucaklayacak olan Allah, Peygamber, Ahiret inancı ve vatan sevgisidir.
Bu vatan sevgisiyle şehadet şerbetini içerek bu topraklardan ebediyete göç etmiştir. Ruhu şad olsun.
Burası Anadolu’dur, toprağın üstü de altıda yiğitler ile doludur.
Âlemde bilsin ki biz ne ikinci kalkışmadan ne üçüncü kalkışamadan korkacak millet değiliz.
İspatı uzaklarda aramaya gerek yok 15 Temmuz 2016 gecesidir.
Gerekirse 250 değil 250 bin daha can verir bu vatanı alçaklara teslim etmeyiz.
VESSELAM!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.