24 Kasım 2024
  • Erzurum9°C
  • İstanbul8°C
  • Ankara2°C

İNDİGO ÇOCUKLAR VE PARALEL YAPI

Vahdet Nafiz Aksu

03 Ekim 2016 Pazartesi 09:13

Fetullahçı terör örgütünün eleman devşirmede gayet başarılı olduğunu acı tecrübeler gösterdi bize. 
Yıllarca bu örgüt, çocukluk ve ilk gençlik yıllarını yaşayan gençlere olta atmış.
Tabi ki oltanın ucunda, muhafazakâr balıkların hoşuna gidecek yemler mevcut. 
Yıllarca din demişler.
İman demişler.
Hoşgörü demişler.
Sahabe demişler.
Ağlamış, sızlamışlar. 
Zındık zehrini, din altın tası içinde sunmuşlar.
Çeşitli nedenlerle dini harareti yoğunlaşan halk kitleleri, kalite kontrolüne gerek duymadan indirivermiş mideye şerbet görünümlü zehri. 
Diş dolgusundan önce minik iğnelerle uyuştururlar ya damağımızı. 
Bunlar da asıl zehri zerk etmeden, yavaş yavaş uyuşturmuşlar dimağımızı.
Bir doz “hoşgörü” anestezisi zerk etmişler; ardından dinler arası diyaloğu zokasını yutturmuşlar. 
Kararınca “Sohbet, cevşen, ibadet” efsunu sununca Papanın önünde eğilip, el öpmelerini içimize sindirmişiz. 
Bir avuç “Türkçe olimpiyatları” hapı yutturup; “Hristiyanlar, Yahudiler de Cennete gider” cinnetini zerk etmişler beynimize, uyanmamışız. 
Tabii erken uyanıp ikaz edenler olmuş, durun ey kalabalıklar diye haykıranlar da çıkmış, bu cılız sesleri de gürültü patırtı arasında işitmemişiz.
***
Çocuklarımıza, gençlerimize oltayı atmışlar dedik ya. 
Dershanelere, ışık evlerine, okullara, etüt merkezlerine giden herkese tüm imkânlar tanınmış sanmayınız.
Bu terör örgütü, avamı seven, halkı umursayan bir yapı olmamış hiç. 
Seçkinci takılmış hep.
İstihbarat işinde haşhaşileri örnek almışlar; öğrenci devşirmede Selçukluların MEYMENET heyetlerinden ve Osmanlı’nın Devşirme esaslarından esinlenmişler. 
Okullara, dershanelere, evlere kaydolan yavruları çaktırmadan tasnif etmişler.
Zeki, istikbal vadedenlere özel sınıflar açmışlar. 
Onlar üzerinde çalışıp, hukuka, tıbba, mülkiyeye yönlendirmişler. 
Yani fakir fukaranın, asıl ders, kurs desteğine muhtaç vasat evlatları umurlarında bile olmamış. 
Onlar sadece, yapıya oluk oluk para akıtan müşteriden ibaret görmüşler.
Şu hususun altını tekrar önemle çizelim;
Kripto işlerde kullanacakları; polise, orduya sevk edecekleri gençlere özel itina göstermişler.
İstihbarat kaydına girmesin diye onları dershanelerinin, okullarının semtine bile uğratmamışlar.
Özel fetvalarla oruçtan, namazdan, başörtüsünden muaf tutukları bunlar, işte…
Adlarını, sanlarını özenle gizlemişler. 
Özel evlerde, abi abla himayesinde itinayla beslemişler.
Demek ki hala saklı gizli vaziyetteki darbe kadrolarını ve ölü hücreleri ‘bu kayıt dışı’ özel FETÖ insan kaynakları havuzunda aramak lazım.

PARALEL DEVŞİRMEYE TABİ TUTULAN KUŞAKLAR

Sözün burasında biraz da paralel devşirme işlemine muhatap olan kuşaklar üzerinde duralım.
Eldeki bilgiler ve itirafçıların beyanına göre ‘beyin yıkama ve formatlama’ aşaması 1960’lı yıllarda başlamış.
Bu tarihi esas alarak şöyle bir kuşak tasnifi yapabiliriz.
X Kuşağı: 1965-1980
Y Kuşağı: 1980-2000
Z Kuşağı: 2000-2014
Şimdi de, uzmanlardan özür dileyerek ve haddimizi aşarak modern eğitim sistemleri açısından çocuk eğitimi esasları üzerinde durup, ne yapmamız gerektiğini de söyleyelim. 
Asırlar önce büyük filozof Eflatun'un tabiatlarına göre çocukları şu şekilde tasnif ettiğini biliyoruz.
Altın tabiatlılar, Gümüş tabiatlılar, Demir tabiatlılar.
Daha sonra İslam âlimleri de bu konuda önemli eserler verdiler.
Batılı filozof ve bilim adamlarının bu eserlerden istifade ederek verdikleri eserlerin ve geliştirdikleri metotların listesi bile bu köşeye sığmaz.
Paralel Yapı;  öyle görülüyor ki İşe “X Kuşağı” ile başlamış. 
X Kuşağı, hem kendi kuşağını hem de Y Kuşağı’nı hedef kitle olarak tayin etmiş.
İndigo, Kristal, Altın ve Gümüş tabiatlı çocuk ve gençlerden kırmızı ve mavi ruhluları seçmiş, devşirmiş.
Y Kuşağı, hem kendi kuşağı hem de Z Kuşağı’nı hedef kitle olarak tayin etmiş.
İndigo, Kristal, Altın ve Gümüş çocuk ve gençlerden kırmızı ve mavi ruhluları seçmiş, devşirmiş.
Paralel ihanet yapısı, ‘vasıflı çocuk meftunudur’dur dedik ya.
Bu konuda hem tarihi birikimden, hem de pedagojik yöntemlerden yararlandıkları belli oluyor.
Yıllarca; evler, dershaneler ve okullarda köşelere gizlenmiş örümcekler misali ağ kurup çalışan yetenek avcıları İndigo Çocuklar ile Kristal çocukların peşine düşmüş.
Biz kendi çocuklarımızı tanıyamadan onlar iliklerine kadar işlemişler.
Musannifler, çocuk ve geçlerimizi tahlil ve tasnif edip sınıflandırmış,
Bilahare her sınıfı hayatın, eğitimin, ticaretin, bürokrasinin, başka bir şubesine yönlendirmiş ve görevlendirmiş.
BUNDAN SONRA NE YAPMAK LAZIM?
Emin adımlarla geleceğe yürüyen Türkiye’yi hedefine ulaştıracak olan asıl hazine, hiç şüphesiz genç bir nüfusa sahip oluşudur. 
Şu rakamlar bile bu husustaki avantajımızı ortaya koyuyor.
Kalkınmışlık ve ileri teknolojide ulaştığı üstün seviye bakımından kendimize örnek aldığımız Japonya’nın nüfusu takriben 130 milyon. 
Japonya, dünyanın en çok yaşlı nüfus oranına sahip ülkesidir.
Japon nüfusun üçte biri 65 yaşın üzerindedir (2015).
Birçok Avrupa ülkesi de bu haldedir.
Türkiye nüfusunun ise sadece %8’i 65 yaşın üzerindedir.
Gördünüz mü ne büyük bir hazineye sahibiz? 
Ne muazzam bir cevher var elimizin altında. 
Yeter ki şekil vermesini, işlemesini bilelim. 
Bu genç kuşakların,
Çocuk ve gençlerin özellikleri yukarıda belirttiğimiz ve paralel yapının uyguladığını tahmin ettiğimiz şekilde tahlil edilebiliriz. 
Onların hayatta başarılı, memlekete hayırlı ve faydalı birer insan olmaları;
Ancak onları çok iyi tanımak ve karakterleri ve özelliklerine göre eğitim vermekle olur.
Şükür Devletimiz, bu büyük musibetten gerekli dersi çıkardı.
Gençlerimize layık yurtlar inşa edildi, ediliyor.
Okulların altyapısının geliştirilmesi için projeler geliştiriliyor.
İlkokuldan Üniversiteye kadar eğitim zincirinin tam halkalarını milli ve manevi değerlerle güçlendirerek;  bilim üretiminde dünya ile yarışır ortamı hazırlayarak genç beyinleri harami hücumlarından koruyabiliriz, ancak…
Yazıyı sözümüzün başına dönerek bitirelim. 
En iyi vatan müdafaası, vatanı kurtarılacak hallere düşürmemektir, değil mi? 
O nasıl olacak? 
Gençleri, onların beyinlerini, yüreklerini, gönüllerini en güçlü ve her daim güncellenen anti virüs programlarıyla donatmalıyız.
Elbette bu programlar “Manevi, ilmi değerlerimizin lisansı ile üretilecek, milli ve yerli” olacak. 
Müslüman genimize yâd neşterler atılmasına mani olup, başımız dik yürürsek, çılgınların ayağımıza takmayı düşündükleri zincirler, son kalkışmada olduğu gibi kendi ayaklarına dolanacaktır!
Korkmayalım, paniklemeyelim, amma her daim uyanık olalım yeter ki…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.