23 Kasım 2024
  • Erzurum-1°C
  • İstanbul18°C
  • Ankara10°C

KAĞITÇILIĞIN TARİHİ VE SEKA'NIN KAPATILMASI

Abdurrahman Zeynal

13 Eylül 2020 Pazar 20:43

Çocukluğumda büyüklerimden şunu işittim...! Duydum....! Gördüm...! Uygulamaları hafızamda yer etti. Büyüklerim yerde kağıt gördüklerinde eğilerek alır, edeple katlar sonra köydeki duvarların deliklerine koyar, sakladılar.

Eğer üzerinde Arap harfleriyle yazılı kağıt ise edeple ele alınır, başa götürür, sonra insanların ulaşamayacağı yere düşüremeyeceği bir delikte saklanırdı. Hatta ağlayanlara bile rastladığımı söyleyebilirim.

Kağıt milletimizin hafızasında bu kadar kıymetliydi. Bu kıymet; Kelam-ı Kadim'in yazılmasından ileri geliyordu. Aslında o yıllarda her evde Kuran-ı Kerim yoktu. Olan Kuran-ı Kerimlerde gelin odalarında süslü işlemeli kanaviçe kaplar içinde ve insan boyundan yüksek yerlerde asılırdı. Çünkü Kuran-ı Kerimi hattatlar istinsah eder ve fiyatı 60-70 Reşat altınına satarlardı.

Evlerde daha çok Kıblegâhlar, bazı evlerde Süleyman Çelebi'nin Mevlidi orijinal metni yani eski yazıyla yazılmışları bulunurdu. Yine o yıllarda Nenemin veya nenelerimizin sandıklarının en altında bohçalanmış, bazı Osmanlıca belgeler vardı. Bunların ne olduğunu fazla bilemiyorum ama bir kısmının tapu senedi, bir kısmının askerlik terhis belgesi gibi evraklardı.

Erkekler kollarına "Mülk Suresinin" yazılı olduğu Pazubant dediğimiz pek çok sure ve ayetleri ile ailenin soy kütüğü gibi yazıların içinde bulunduğu süslü işlemeli kola takılan Hint kumaşına sarılı bir sanat eseri takardı.

Tabi birde ilkokul, ortaokul kitapları okula giden öğrencilerde vardı. 1960'larda kağıtla ilgili bilgilerim bu kadardı.

İnsanlık tarihi boyunca özellikle peygamberlere, nebilere Allah (C.C) tarafından gönderilen yazılı metinler vardı. Bunlara Suhuf ve Kitap deniyordu. İnsanlık ilk yazıyla, ilk kitapla böyle tanışmıştı. Milattan önce 4000 yıllarında Mısır'da yazı papirüslere yazılırken Babil'de Hammurabi kanunları tabletlere yazılmıştı. Yenisey boylarında Orhun kitabeleri taşlara nakşedilmişti.

Kesin nerede  ve ne zaman ortaya çıktığı bilinmese de Çin kağıt üretiminin ilk merkezi gibi görünmektedir. Özellikle Orta Asya ve Hint, ve Mısır'da  üretildiği hakkında bilgilere sahibiz.

Kağıt; ilk dönemlerde kenevir, keten parçaları, selüloz oranı yüksek lifli bitkiler balık ağları ve iplerinin büyük teknelerde su ile karıştırılarak, düzgün liflerden meydana gelen bir selüloz bulamacı elde edilinceye kadar çiğnenip, dövülmesi ile elde edilen bulamacın su ile karıştırılarak tahta kalıplar üzerine gerilen keten bez üzerine dökülerek elde edilmişti.

Bu üretim oldukça zor ve meşakkatlidir. Üretim azdır. Üretim az olunca kağıda herkesin ulaşması mümkün değildir. Bu nedenle okuma ve yazmaya etki eden faktörlerin başında gelmektedir. Mesela Osmanlı devrinde Ankara'da işçi gündeliğinin 10-12 akçe olduğu zaman bir deste Avrupa kağıdı 8 akçe, bir deste islambol kağıdı 4 akçe, 4 deste islambol kağıdı bir koyun fiyatına satılıyor olması bir gerçeği ifade ediyordu.....!

Osmanlıda kullanılan kağıtlar  büyük miktarda Hint Kağıdı, Adil Şahi Kağıdı, Semerkant Kağıdı, Buhara Kağıdı, Bağdadi Kağıt, Dımışki(Şam), Han Balık(Çin) kağıtları kullanılırken 18. yüzyıldan sonra Fransız, Alman ve İngiliz kağıtları piyasaya çıkmış, makineleşmeye bağlı olarak İngiliz kağıtları ucuz olduğundan piyasada en çok satılan olmuştu.

Evliya Çelebi "Piyale Daye Hatun  Caminin" bulunduğu yerde Bizans dönemine ait kağıt değirmeninin varlığından söz ederek buranın II. Beyazıt dönemine kadar varlığını sürdürdüğünü kayda geçmişti. Yine 15. yüzyıl başlarında Amasya'da, 1586-87 Şeriye Defterlerindeki kayıtlara göre Bursa'da kağıthanenin varlığı  konuyla ilgili malumat vermekteydi.

Osmanlıda uzun süre kağıt üretiminin olmadığı ancak Pamukkale'de bir kağıt değirmeninde kağıt üretildiği, Matbaanın Osmanlıya gelmesiyle birlikte İbrahim Müteferrika tarafından 1741 yılında Yalova'da ilk kağıt fabrikasını kurmuş, ustaları Polonya'dan getirmişti. Üretilen kağıt ihtiyacı karşılayamadığından önceleri doğudan alınan kağıt 1800'lerden sonra Fransa, Almanya gibi batıdan alınırken İzmir'de kağıt fabrikası kurulmuş fakat fiyatlara dayanamayınca kapanmış,  İngiltere'de kağıt üretiminin artmasıyla birlikte piyasaya büyük ölçüde İngilizler hakim olmuştu. Birinci Dünya Savaşı ve akabinde başlayan Kurtuluş Savaşı yıllarında kullanılan kağıt yurt dışından ithal edilmişti.

1922 yılında yurt dışına gönderilen Mehmet Ali Kağıtçının  1925 yılında mühendis olup geri dönmesiyle kağıt üretimi konusunda çalışmalar başlamış, ilk kağıt fabrikasının temelleri 16 Ağustos 1934 yılında İzmitte atılmış 1936 yılında üretime başlamıştı. 1944 yılında ikinci bir kağıt fabrikası üretime başlarken 1955 yılında üçüncü fabrika, 1970 Giresun Aksu, Zonguldak Çaycuma, 1971 yılnda Dalaman, 1979 yılında Afyon, 1981 yılında Balıkesir, 1984 yılında Akdeniz ve Kastamonu  fabrikaları üretime başlamış, ülkenin kağıt ihtiyacı iç imkânlardan karşılanır olmuştu.

Kağıt üretimi zamanla artmış, 2000 yılında 454.784 ton, 2001 yılnda 331.511 ton, 2002 yılında 268.289 ton ve 2003 yılında büüüüyük düşüş yaşanmış ve 91.289 ton kağıt üretilmişti. Sonra yok...!

1988 yılında çıkarılan bir kanunla Kağıt Fabrikaları özeleştirme kapsamına alınmış, fabrikaların satışları 2003-2005 yılları arasında tamamlanmış, ülkede özel sektöre ait çok az sayıda küçük çapta kağıt üreten fabrika kalmış, onlarda ihiyaca cevap veremeyince yurt dışından kağıt ithalatı yapılarak 15 yıldır ihtiyaçlar karşılanmaya devam etmektedir.

Kağıt sektörünün idaresi ve üretimini organize etmesi 1954 için kurulan SEKA 2004 yılında hükümetin kararıyla  görevine son verilmiş, böylece 50 yıllık kurum tarihe karışmış, böylece 83 milyonluk bir ülke kağıt ihtiyacında dışa bağımlı hale getirlmişti.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.