ORUÇ TUTMAYANLARIN, TUTANLARA ZULÜM ETTİĞİ GÜNLERİ YAŞIYORUZ
Selman Soğukpınar
10 Haziran 2017 Cumartesi 11:52
Oruç, insana, tekliflerin en meşakkatlisi görünür.
Bu sebeple, ilâhî hikmet gereği, önce tekliflerin en hafifi olan namaz, ikinci olarak zekât, üçüncü olarak da tekliflerin en zoru olan oruç teşri kılınmıştır.
Hz peygamber Yemen’e vali tayin ettiği Muaz Bin Cebel’e, ya Cebel onlara önce namazı emret, şayet kılarlarsa bu kez zekâtı emret demiştir.
Üçüncü emir ise oruçtur.
Arzu ve ihtiraslarına esir olanlar, o kadar sabırsız, o kadar açgözlü olurlar ki, bir gün aç kalmakla ölüvereceklerini zannederler ve bu asılsız zanla, orucu zararlı imiş gibi telâkki ederler.
Hâlbuki oruç, ferdî ve içtimaî terbiyeyi sağlar.
Mideyi ve bedenin diğer organlarını dinlendirir.
Tıbbî bir takım faydaları vardır.
Oruç tutan Müslümanlar, genel olarak, Ramazan-ı Şerif’de çeşitli ve nefis yemeklerle hazırlanmış olan iftar sofrasına oturmakta ve diğer aylarda yemedikleri yemekleri bu ayda yemeyi âdet edinmektedirler.
Hâlbuki oruçtan maksat, takvayı gerçekleştirmek, dolayısıyla nefs-i emmâreyi terbiye etmek ve böylece aynı zamanda vücudun sağlıklı kalmasına zemin hazırlamaktır.
Bu ise ancak az yemek suretiyle mümkün olur.
Herkes birbirini nöbetleşe davet etmekte fakat sofralarda fakirler yer almamaktadır.
Eskiden her mahallede hem zengin hem fakir birlikte otururdu.
Şimdi ise toplum kastlara ayrıldı.
Bir semt ya zengin ya da fakir insanlardan oluşuyor.
Bu yüzden Müslümana çok iş düşüyor.
Yoldaki bir dilenciye üç beş kuruş atmak adeta nefsi bir tatmin.
Araştırıp bulunmalıdır fakir.
Ramazan orucu İslam esaslarındandır
“(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki; insanlara doğru yolu göstermek ve hidayet ile furkandan (hak ile batılı ayıran hükümlerden) apaçık deliller olmak üzere, Kur'ân onda indirilmiştir. Öyle ise içinizden kim o aya erişirse, artık onda oruç tutsun! Kim de hasta olur veya yolculukta bulunursa, artık (onun üzerine, tutamadığı günler) sayısınca başka günler (de oruç tutma borcu) vardır. Allah size kolaylık ister ve size zorluk istemez. İşte (bütün bunlar) sayıyı tamamlamanız ve sizi hidayete erdirmesine mukabil (tekbir getirerek) Allah’ı büyük tanımanız içindir; hem ta ki şükredesiniz.” (Bakara, 185)
İslam’ın kulpları (tutunulacak esasları) ve dinin temelleri vardır.
Kim bunlardan birini terk ederse, onu inkâr etmiştir.
İslam beş şey üzerine bina edilmiştir:
Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan ayında oruç tutmak ve Haccetmek.
Peygamberimiz (s.a.s.)’in, “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem ateşinden kurtuluş” olarak nitelediği, “….bu aya ulaşıp da –kendi kusurundan dolayı- Cennetlik olmayı beceremeyenin burnu sürtülsün.” dediği Ramazan ayı, ilahi rahmetin müminlerin gönüllerini doldurduğu müstesna bir aydır.
Ramazan ve bu ayı güzelleştiren, özelleştiren, pek kıymetli hale getiren oruç sayesinde, tüm İslam âleminde müstesna bir heyecan yaşanmakta, unutulan manevi değerlerimiz hatırlanmakta, körelen vicdanlarımız yeniden hayat bulmaktadır.
Günümüzde orucun gelenekselleştiği konusunda ciddi kuşkular var.
Kişi namaz kılmaz zekât vermez gider oruç tutar.
Farz namazı kılmaz gider sünnet olan teravih namazını kılar.
Namaz, oruç gibi kulluk formlarının, formel olmanın ötesinde bir anlamı, işlevi var.
Namazla zekat, bir arada anılır biliyorsunuz.
Namaz, olmanın, zekat, sahiplik duygusunun arınmasıdır.
Oruç biraz daha keskin bir şey.
Tutkuların gemlenmesinde daha etkili.
İbn Arabi ‘Sadakaların en büyüğü, insanın bizatihi kendisini tasadduk etmesidir’ diyor.
Oruç böyle bir şey.
Ama maalesef.
Halimiz bu konuda harap vaziyet almıştır.
Bakınız % 99 ‘u Müslüman diye tabir ettiğimiz ülkemizde ben bırakın bu rakamı % 90’ının Müslüman olduğuna dahi inanmaz oldum.
Çarşıda sokakta gezerken acaba burası Müslüman bir ülke mi?
Diye kendi kendime sorular soruyorum.
Bu nasıl Müslümanlıktır ki..
Allah’ın kesin yapmayı emrettiği Oruç ibadeti hiçe sayılıyor.
Allah’a ve emirlerine adeta savaş açılmış.
Bu kabul edilebilir değildir.
Bakıyorum Ramazan ayının gelişiyle her tarafı manevi bir atmosfer kapladı.
Ancak Ramazanda oruç tutmayanların çarşıda, pazarda herkesin ortak kullanım alanı olan mekânlarda gelişi güzel yiyecek ve içecek tüketmeleri bir Müslüman olarak kanıma dokunuyor.
Oruç tutanların gözünün içine bakarak bir şeyler tüketmek özgürlükler kapsamına girmez ve büyük saygısızlıktır.
Aleni olarak yapılan bu durum kabul edilebilir gibi değil.
Oruç tutmayanlar oruç tutanların gözleri önünde buz gibi suyu yudumluyor.
Bunu hangi vicdan sahibi kabul edebilir ki?
Bence bu yapılan büyük bir kul hakkı ihlalidir.
Halkın gözleri önünde bu denli bir şeyler yiyip içen kimse, oruçlu olan vatandaşlardan helallik istemelidir.
Ülkemizde tutmayanların saygısızlığı her yıl daha çok artmaktadır.
Yollarda araç camlarından sigara elinde sallayanlar ‘mı dersin restoranların önünde aşikar yiyenler ‘mi dersin, aynı odada mesai yaptığın insanların saygısızlığımı dersin.
Kısacası ne ararsan saygısızlık adına var..
Bunun ne insani ne de İslami hiçbir açıklaması YOKTUR.
Evet, belki hasta olabilir, oruç tutacak sıhhatte olmayabilir ancak bu ona herkesin gözü önünde bir şeyler tüketmesi hakkına vermez.
Oruç tutmak istemeyen varsa tutmasın ama lütfen inançlara ve değerlere saygılı olup bunu kendi özelinde yapsın.
Eskiden Ramazan ayı geldiğinde restoranlar, kahvehaneler ve eğlence merkezleri kapalıydı.
Şu anda bütün lokantalar açık, çarşıda insanlar sigarayla dolaşıyor.
Sanki buralara Ramazan gelmemiş gibi bir hava var.
Açıkçası oruç tutmayanların, tutanlara zulüm ettiği günleri yaşıyoruz.
Dua edin ki Rabbim ebabil kuşları ile başımıza taş yağdırmıyor.
Son söz bazı zevatlar oruç tutmayanlara saygı gösterilmesi gerektiğini savunurken, asıl oruç tutanlar saygı bekliyor.
VESSELAM..
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.