23 Kasım 2024
  • Erzurum0°C
  • İstanbul18°C
  • Ankara10°C

SAYIN ARINÇ! BU NE ENANİYET?

Selman Soğukpınar

06 Şubat 2016 Cumartesi 10:56

Siyaset her kişinin değil er kişinin işidir.

Siyaset menfaati olunca iyi menfaati bitince kötü diyenlerin işi değildir.

Siyaset erdemli olanların işidir.

İhanet edenlerin işi değildir.

Siyaset, insana topluma ve ülkeye hizmet etmek için candan yardan geçenlerin işidir.

Siyaset milletinin ve ülkesinin menfaatleri gözeten koruyan kollayanların işidir.

Siyaset hayırlı işler yapmak için gece gündüz demeden koşanların işidir.

Siyaset toplumun birliğini ve dirliğini koruyanların işidir.

Siyaset makam mevki, şan, şöhret unvan para kazanma işi değildir.

Siyaset ahlak gerektirir.

Siyaset sadakat ve bağlılık gerektirir.

Siyasette ben değil, biz vardır.

Siyasette lider vardır, lidere sadakat vardır.

Siyaset garibi, fakiri fukarayı gözeten hak davası uğrunda hak için çalışan hizmetkârların işidir.

Siyaset enaniyet yapanların, dün vardım bugün neden yokum diyenlerin işi değildir.

İslâm siyasetinin başarılı olması için, Müslümanlar birlik halinde olmalıdırlar.

Bakınız Kur’an-ı Kerim’e göre, mülk Allah’ındır, yani yeryüzünde Allah (c.c.) hükmeder. Bu bakımdan Kur’an’ın şu ayetleri anlamlıdır: 

‘Resulüm de ki: Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de çeker alırsın.”

‘’Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır.” 

‘’Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre, evrende sadece Allah’ın hükümleri uygulanmalıdır.

Çünkü evren onun mülküdür.

İslâm, devlet içinde siyasî birliğe çok önem verir.

İslam siyasî birliği bozacak hareketlere asla hoşgörü göstermez.

Onun için, İslam fitneyi katilden daha kötü görür. 

Fitneye neden olanda, Allah (c.c.)’ın gazabına müstahaktır.

İslâm, siyasî karışıklık çıkaranlara itaat edilmemesini emreder: “Müfterilerin (Müşriklerin) emrine boyun eğmeyin ki, onlar yeryüzünü fesada verir, ıslah etmez kimselerdir.’’ buyurur.

İslam onların fesat çıkarma hareketlerini, Allah (c.c.)’a ve Resulüne karşı harp açmak olarak kabul eder.

Bu hususta şu Kur’an ayeti çok açıktır.

‘’Allah’a ve Resulüne (müminlere) harp açanların yeryüzünde (yol kesmek suretiyle) fesatçılığa koşanların cezası, ancak öldürülmeleri, ya asılmaları yahut sağ elleriyle sol ayaklarının çapraz olarak kesilmesi yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir.’’ buyurulur.

İslâm siyasî anlayışında itaat emredilir: 

Bu itaat, pasif anlamda bir itaat değildir.

Müslüman aynı zamanda, Allah (c.c.)’ın kanununu yeryüzünde yaymak için her türlü ıstırap, zorluk, açlık ve susuzluğa katlanacaktır.

İslâm göre siyaset ve idaresi, adalet temeline dayanır.

Siyasette heva ve heveslerine, sevgi veya nefrete göre değil, adaletle hareket etmek gerekir.

Siyasette ve yönetim anlayışında, karşılıklı ilişkilerde adaba çok dikkat edilmesi gerekir.

Unutmayın İslâm siyaset anlayışında, ilâhî hukukun düşmanlarıyla ittifak akdetmek ve bir kere harp ilan edildikten sonra onlara gevşeklik göstermek yoktur.

Çünkü dini hükümler yönünden siyaset dinin yüzde biri olsa da sosyal hayat bakımından siyaset hayatın yüzde ellisinden fazla bir yer işgal eder.

Her insan ister istemez siyasetle ilgilenir, hizmet eder.

Bütün bunları yazdıktan sonra yazımızın özüne dönecek olursak Sayın Bülent Arınç çocukluğumuzdan itibaren bu dava içerisinde davanın bütün erlerine abilik yapmış, siyaseti üslubu, adabı, kaide ve kuralları hepimize öğretmiştir.

Kendileri hak davamızın temel taşlarından biri iken bizler bu davada sadece birer çekirdek olduk.

Bu davanın zorluklarını onun kadar çekmediğimiz aşikârdır.

Bu yüzden haşa kendilerine karşı kırıcı ve üzüntüye sebebiyet verecek bir laf ağzımızdan çıkmayacak, kalemimizden kâğıdımıza dökülmeyecektir.

Böylesi bir durumdan utanç duyarız, vefasızlık etmiş sayarız.

Biz siyasette adabı da, sadakati de onlar gibi büyüklerimizden öğrendik.

Ancak bu davanın sokak temsilciliğinde, mahalle temsilciliğinde, vakıf yöneticiliğinde, gençlik kollarında, teşkilat yönetimlerinde hizmetkâr olmuş ve bu hizmetkârlığı ile de her zaman onur ve şeref duymuş birisi olarak bir iki cümlede olsa yazmak istiyorum.

Açıkça yazıyorum; Sayın Cumhur Başkanımız ’da, Sayın Bülent Arınç’ta hepimiz bizler hak davasını ve hak davası için siyaseti yapmayı bir dava adamından, Hakkı ve hakikatleri savunan adamdan Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızdan öğrendik.

Bunun aksini söyleyen kendini inkâr etmiş olur.

Biz bugüne kadar hiçbir gün şu makamı bize verin, adımızın başına şu ünvanı takın demedik.

Çünkü bizim davamızı bize öğretenden öğrendiğimiz ‘’Görev istenmez verilir. Verilince de kefen giyilir.’’ hak davasında hak ve hakikatler için candan da, canandan da, yardanda geçilerek gece gündür demeden ülkemizin ve milletimizin menfaati için ve hakkı hâkim kılmak için canla başla çalışılır.

Son günlerde başta Sayın Arınç ve kendileri ile birlikte hareket eden Hüseyin Çelik beyefendinin yanlış yaptıkları kanaatindeyim.

Ve kendilerine birkaç sorum olacak.

Eğer bu davada kim olursa olsun yanlış yapıyorlardı ise, sizler yıllardır en üst makam ve mevkilerdesiniz neden müdahale etmediniz?

Yâda o gün çıkıp ey milletim!

Bunlar yanlış yapıyor,

Şunlar beytulmala ihanet ediyor,

Bu alınan karar da Allah’ın rızasına aykırılık var.

Bende bunu söylemesem Allah bana sorar.

İşte gerçekler bunlar deyip de neden oturduğunuz koltukları, aldığınız ünvanları bırakmadınız?

Bunları neden bu millete anlatmadınız?

Hadi diyelim ki Cumhur Başkanımız yanlış yapıyordu?

Madem siz doğru idiniz neden sustunuz?

Yâda sizin onarın yanında ne işi vardı?

Neden Cumhur Başkanı konuşurken damla damla gözyaşı döktünüz?

Sahtemi idi o gözyaşlarınız?

O günkü gözyaşlarınızı neden şimdi gülücüğe ve nefret bakışlarına çevirdiniz?

Kime inanalım?

Size mi?

İyide nasıl inanalım?

Neden şimdi?

Bu ülkenin düşmanı olan ihanet şebekelerine gidip neden içinizde ki kini ve nefreti kusuyorsunuz?

Nerede kaldı sizin dava adamlığınız?

Neden bu ihanet?

Neden değiştiniz?

Bu değişimin sebebi Okyanus ötesimi?

Yoksa zaman zaman denizler ötesi gidip el öpüp duasını aldıklarınız mı size bu talimatları veriyor?

Şimdi devletin ve siyasetin en üst makamlarında oturup en iyi ünvanlarına sahip olan sizler mi yoksa bu dava için gece gündüz demeden koşturan bir kez dahi olsa sizinle resim çektirmek için can atan milyonlarca dava neferimi dava adamı?

Açıkça ifade etmek istiyorum.

Bilesiniz ki bu millet size itibar etmiyor.

Çünkü siz bunları yaparken itibarınızı kaybediyorsunuz.

Ama bakın biz herşeye rağmen sizin için çok üzülüyoruz.

Çünkü biz size bunları halen daha yakıştıramıyoruz.

Açıkçası şahsen sizin söylemlerinize inanmıyorum.

Çünkü eğer bir yanlış vardı ise, bunu o gün açıklamak ve bulunduğunuz makam ve mevkileri terk etmek size yakışırdı.

O gün o makamları terk etmediğiniz içindir ki bugün size inanmıyorum?

Sonuç olarak ne kadar daha ve ne konuşacağınızı artık kestiremiyorum.

Sayın Arınç !

Açıkçası sayenizde bir vefasızlık daha görmüş olduk.

Birkaç kişi daha tanımış olduk.

Ve anladık ki;

Ziya Paşa’nın dediği gibi

!!Siyasetçiler hizmet için önce kendilerini ıslah etmeli ve hata yapmamalıdırlar.’’

‘’Onlar ki laf ile dünyaya verirler nizamât

Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde’’

Sonuç olarak diyorum ki siyaset liyakat, hamiyet ve gayret gerektirir.

Demek ki siyaset menfaat üzerine dönünce hiç ummadığınız insanları canavar haline getiriyor.

Sonuçta görüyoruz ki; ‘’Siyaset, Her kişinin değil, er kişinin işidir.’’

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.