ŞEYTANIN ASKERLERİ GÖNLÜNÜZÜ TESLİM ALMASIN
Vahdet Nafiz Aksu
05 Mayıs 2019 Pazar 17:56
Makam mevki sahiplerinde bulunması gereken güzel hasletlerden bahseden dostum, ziyaret ettiği bir belediye başkanının alçak gönüllüğünü anlata anlata bitiremedi.
Yıllar buyunca birçoğu ile tanışıp görüşme imkânı bulduğum seçilmiş ve atanmış yöneticilerde üstün insani vasıflara şahit olduğumu ifade ederek dedim ki kendisine:
“Marifet diye takdim ettiğimiz vasıflar, belli seviyeye gelmiş kişilerde bulunması gereken standart meziyetlerdir. Gel gör ki, mevcudiyeti doğal, noksanlığı anormal güzel huylar, nadirattan mücevhere döndü, ara ki bulasın! Bu genel kıtlığa rağmen, memnuniyetle ifade ediyorum ki, yıllar boyu tanıma bahtiyarlığına erdiğim birçok atanmış, seçilmiş Dadaşları bu hususta istikamet üzere gördüm. Büyüklenme eksikliğinden kurtulup, tevazu faziletini kuşanan Dadaşlar, kapılarına yönelen her kişiyi aziz misafir gibi ağırlayan er kişiler olarak gönlümde taht kurdular. Şimdi de Erzurum’da veya gurbette ifa ettikleri görevlerde halka hizmeti şiar kabul eden hemşerilerimiz, sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmek için karıncalar gibi gece gündüz çalışıyorlar, maşallah!”
Sohbetin burasında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlarına hitaben sarf ettiği 'vatandaş özellikle tevazu arıyor' sözlerini hatırlattı, dostum.
İmam Gazali, yöneticilere altın öğütler kitabında ne güzel ifade etmiş: “Akıllı kimse kendisinden aşağı derecede olanlara karşı tevazu gösterir; onlara iyilik yapmak için yarışır.”
Sohbet uzamaya meyledince çok sevdiğim bir latifeyi anlattım dostuma, siz de dinlemek ister misiniz?
Meşhur ruh hekimi Mazhar Osman’ın öğrencisi Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul belediye başkanı olmuştur. Ancak hocasını hiç ziyaret etmemektedir.
Dönemin gazetecileri Mazhar Osman ile yaptıkları röportajda Gökay’ın kendisini ziyaret etmemesini nasıl karşıladığını sorarlar.
Bu soruyu Mazhar Osman gülerek cevaplar:
"Fahrettin yakında milletvekili olur, yine gelmez. Başbakan olur, yine gelmez. En son ben Allah oldum der, o zaman bana getirirler."
Hikâyeyi arkadaşım tebesdümle dinlerken hatırıma bir başka anekdot takılıverdi: Bir yerde okumuştum, Osmanlı döneminde hamiyetsiz vezirler azledilince şöyle derlermiş: "Çıkıp hısım akrabayi, eşi dostu bir dolaşalım!"
Ne diyelim, yolunuz hâkime, hekime düşmeden, azil mührü evrakınıza basılmadan, tekautluk zinciri boynunuza geçmeden dost otağını, ahbap hanesini ihmal etmeyin ki, adınız vefasıza çıkmasın, izzet ve itibarınız yerlerde sürünmesin!
"Yürümeniz ikbal döneminde vakur, tevazu ve temkin üzere" olsun ki, idbara düşünce başınız dik kalsın.
"Koltuğun baş döndürücü büyüsüyle kendinizden başkasına hor bakmayın ki, mahşer gününde Cenabı Hak da sizi büyültüp, yüceltsin."
" Makam mevki sizi terk etmeden şeytanın askerleri olan kibir ve gururu" terk edin ki, Hakk’ın rızası, yüce peygamberin şeref ve izzeti sizi terk etmesin.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.