TOPRAĞIN ALTINDA DÜZ YATMAK İÇİN, ÜSTÜNDE DÜZ YAŞAMAK LAZIM
Selman Soğukpınar
07 Mayıs 2017 Pazar 09:24
Müslüman sağlam ve sahih inançlı, namazlı, diğer ibadetleri eda eden, ahlaklı, faziletli, vasıflı insandır.
Müslüman deccalları, kezzabları, zalimleri sevemez, destekleyemez, onların taraftarlığını yapamaz.
Müslüman her halü karda haram gelir elde etmez, haram yemez...
Şeriatın kesin şekilde yasakladığı günahları irtikab edemez...
Kötü örnek olamaz...
Çünkü Hakk'a vasıl olmak için istikametten başka yol olmadığı gibi, her hususta istikamet kadar yüksek bir makam ve onun kadar zor hiçbir emir yoktur.
Geçici âlemde yaptığınız iş, makamınız ve ünvanınız ne olursa olsun, varmak istediğiniz hedef ne olursa olsun ona ulaşmanın en kısa yolu doğruluktur.
Böyle olmakla beraber her şeyden önce, bir işte doğrunun hangi çizgide olduğunu tayin ve tespit etmek çok zordur; ayrıca onunla ilgili çeşitli noktalardan ilişkisini kesip, sarsılmadan dosdoğru olan o çizgi üzerinde yürüyebilmek daha zordur.
Ve yine istenilen hedefe ulaştıktan sonra aynı şekilde o doğruluk üzere, hiç eğilmeden devam ve sebat edebilmek büsbütün zordur.
Bu yüzden yaşantınızda Allah'ın tayin ettiği sınırı aşıp da onun dışına çıkmayın, doğruluktan ayrılıp da ifrat veya tefrite sapmayın, aşırı gitmeyin buyuruyor Rabbimiz ..
Günümüz Müslümanları yaşadıkları savrulmalardan, ölçüsüzlüklerden, yanlış itaat anlayışlarından kurtulmak, hem kendi hayatlarında hem de ümmet bazında ufuklarını genişletecek, Allah’ın rahmetine mazhar olacak kararlar almak ve işler yapmak istiyorlarsa ellerindeki en kıymetli ölçünün doğruluk ve dürüstlük olduğunu, Müslümanların birbirlerine ve ümmete sunacakları birçok fikir ve düşüncenin bulunduğunu unutmamalıdırlar.
Doğru fikir ve düşünceler ise ancak Kur’an ve Sünnet kaynaklı istişareler sayesinde ve Rabbimizin lütfuyla ortaya çıkabilir.
Çünkü İslam nizamı sahibi mükemmel bir nizamdır.
Rehberi Kur’an ve Sünnet olan, sınırları ise helal ve haramlar olarak belirlenen bu mükemmel nizam, âlemi ve insanı kuşatmış ve şeriat sınırları içinde kalmak şartıyla da çok geniş özgürlük alanı bırakmıştır.
Bu yüzden İslami hayat tarzını yaşamanın en zor şekli, düz ve sade, helaller ve haramlar çerçevesinde yaşamaktır.
Çünkü bu şekildeki yaşam tarzı sabır ister, azim ister.
Bu yaşam tarzının ioçine nefis ve şeytan fısıltıları zor karışır.
Suret-i haktan görünen hayaller yer bulamaz bu hayat tarzında.
Çünkü bu hayat tarzını yaşayanlar ne meseleleri olsa Kur’an ve Sünnet’e götürürler.
Hangi hareketi yapsalar ya da söyleseler helal mi haram mı diye sorarlar.
Diğer taraftan İslam’a göre hayatını tanzim eden kişi istişare eder, her işini Kur’an’a sorar, Sünnete sorar.
Çünkü Müslümanların ortak aklıdır istişare.
İstişare doğruyu her zaman bulamasa da doğruyu arama niyetidir aslında.
Çünkü Hz. Muhammed (s.a.v)’in ümmeti dalalet ve sapıklık üzerinde ittifak etmez.
Hz. Peygamber efendimiz “Emirleriniz hayırlılarınız, zenginleriniz cömertleriniz ve işleriniz de aranızda istişare ile olduğu zaman sizin için yerin üstü, yerin altından daha hayırlıdır.’’ buyurmuşlardır.
Evet, istişare berekettir, rahmettir.
İstişare her duvara kapı açabilecek bir güçtür.
Hendek savaşında savunmanın nasıl yapılacağı konuşulurken Arap yarımadasında daha önce hiç görülmemiş bir usulü getirir Müslümanların önüne istişare.
Hem de Acemli Selman’ın dilinden.
Sonuç mu Selman bizdendir buyurur Hz. Peygamber.
Selman’ı bizden eden istişareye değer veren İslam ve onun elçisidir.
Bu yüzden bizler işlerimizi ben yaptım oldu yerine işin ehli emin, takva ve ehil kişilerle istişare etmeliyiz.
Günümüz laf şeytanlığının arşa dayandığı münafıklığın ve riyakarlığın sınırlarının aşıldığı gündür.
Bu yüzden ehliyetsiz, laf cambazı, sır ve emanet sahibi olmayanlar danışılacak insanlar değildirler.
Bir işi yaparken yaptığınız işte Allah’ın rızası var mı, yok mu iyice sorgulanmalı istişareler sonunda hayırlı bir sonuca ulaşılmalıdır.
Ayet-i kerimede Rabbimiz “Ey iman edenler Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz –Allah ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Resulüne götürün. Bu hem hayırlı hem de sonuç bakımından daha iyidir.” buyurmuştur.
Bugün gününüzü gün etmek için yaptığınız riyakarlığını ve münafıklığın sonunda büyük günün geleceğini hesap ve nizam terazisinin kurulacağını unutmayınız.
Sadece bu dünyada ki işinizi halletmiş olup da mutluluk çığlıkları atmayınız.
Eğer dünyada yaptığınız işler dalavere ve alavereden ibaret ise toprağın altını düşünün.
Bugün toprağın üstünde süslü elbiseler ile düz yürüyebilirsiniz.
Ama asıl olan toprağın altında düz yatabilmektir.
Bunun içinde tek şart doğruluk ve dürüstlüktür.
Kısacası Toprağın altında düz yatabilmenin yolu, üstünde düz yaşamaktan geçer.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.