TURGUTCAN'DAN 30'LU YILLARIN RAMAZANI...
25 Temmuz 2012 Çarşamba 13:04
TÜRKİYE Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) aldığı üstün hizmet ödülü ve yaptığı yardımlarla tanınan Erzurum'un sevilen ve saygın simalarında Kızılay Şube Başkanı Mithat Turgutcan, 1930-1935-1940 ve 50'li yıllarda yaşanan Ramazanları anlattı. Turgutcan, “Böyle ramazan da kavga filan olmazdı. Teravihler o zamanlarda yine hatimle kılınırdı”dedi.
İşte Cem Bakırcı'nın Mithat Turgutcan'la yaptığı o ropörtaj...
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden (TBMM) aldığı üstün hizmet ödülü ve yaptığı yardımlarla tanınan Erzurum'un sevilen ve saygın simalarında Kızılay Şube Başkanı Mithat Turgutcan (1341) 1950'den beri hiçbir şeyin değişmediğini, siyasilerin ülkeye getirdiği tefrikanın (ayrımcılığın) sosyal dokuyu zedelediğini söylüyor.
Turgutcan'ın en üzüldüğü konu ise Yakutiye Medresesi'nde yapılan eğlence etkinliklerinin tarihi eserlere zarar vermesi…
1930-1935-1940 ve 50'li yıllarda yaşanan Ramazanları anlatan Turgutcan, Erzurum'da kışlalarda o dönemlerde kadrolu tabur imamlarının görevlendirildiğini söyledi. İşte Turgutcan'ın geçmiş Ramazan anılarından satır başları:
"CAMİDEN ÇIKAN HALKI İFTARA GÖTÜRÜR,
MİSAFİR EDERDİK"
"Benim çocukluk dönemimde 1935-40'lı yıllarda camiden çıkan yabancıları halkımız evine götürerek misafir ederdi. Şimdi bakıyorsunuz iftarlarda bol çeşitli yemekler veriliyor kim yiyor, o zavallı fakir soğanla, peynirle ekmek arası ederek iftar ediyordu… Şimdi önceki gün baktım bir sürü genç yığılmış yemek kazanlarının başına hepsi de genç insanlarımız, yemeği bekliyorlar. Hâlbuki hakiki ihtiyaç sahibinin bulunarak yedirilmesi gerekir.
Sonra, eğlence haddini aşmış durumda, Tarihi Yakutiye Medresesi'nde o davul vurdukça o titretişim yaptıkça, o tarihi eserlerin taşlarına zarar veriyor. Bunları nasıl dikkate almıyorlar.
Eskiden böyle eğlence olmazdı, kahvehanelerde tombala oynarlardı. Tombala çekerlerdi, bazı kahvehanelerde ramazan gününe ozanlar atışırdı. Bu eğlence çizgisinden aşmış durumda.
MAHALLE BEKÇİLERİ DAVUL ÇALARDI
Bak o yıllarda, davul-zurna vardı, zurnamız da vardı. O zaman mahalle bekçileri de vardı. Mahalle bekçileri davul çalarlardı. Bayramdan bayrama da gelip kapıları döverlerdi, ev sahipleri bahşişle ödüllendirirlerdi. Halk parasını öderdi.
YEMEKEKLER KURU MAMÜLLERDEN YAPILIRDI
O zamanlar kadayıf dolması filan yoktu, tel kadayıfı vardı. Ailenin durumuna göre yapılırdı. Hali vaktine göre aileler iftar yemeklerini yapardı. Çorba kesin her sofrada vardı. Eskiden biliyorsunuz tren yok, ulaşım böyle kolay değil. Her zaman sebze meyve bulmak kolay mı? Yemekler kuru mamüllerden yapılırdı. Malzemeler kilerlerde toplanırdı…. Mesela lahanayı asarlardı, patatesi toprağa kuyular, gömerlerdi…
İFTAR SAATİ İLGİNÇ RAMAZAN ŞAKALARI
"KİLİTLİ ODADA, BOŞ SAHANLAR !..."
Ramazan şakaları yapılırdı. Arkadaşları faytonlara bindirerek ta, İstanbul kapının dışına götürür bırakırlardı... Aslan Emi vardı kahveciydi… Sigaraya çok tutkundu. Bunu alıp iftar zamanı faytona bindirip şehrin dışına götürerek bırakıp kaçarlardı… Bazen de iftara davet edilir ve odaya konulan kişiler büyük bir hevesle sofraya otururdu. Ancak ezanlar okunduğunda sahanları açan şok olurdu.. Çünkü kapaklı sahanların içi boş olurdu… Yemek yok, odanın kapısı kilitli… Böyle ağır şakalardan sonra, güzel şekilde yemek ikram edilir hatta ödül olarak para bile verilirdi.
HERKES BİRBİRİNE KARŞI SAYGILIYDI
Bizim büyüklerimiz anlatırdı, bu şehirde eskiden Ermenilerde yaşıyordu. Bu insanlarda köylerde ortakçı, maraba, şehirlerde tacir, tüccar, Müslümanlarla birlikte yaşıyor. Ramazan ayında bir Ermeni'nin dışarı da su içtiğini, yemek yediğini, sigara yaktığını kimse görmezmiş. Onlar bizim dinimize biz de onların dinine saygı gösterirdi.
Gelmiş turist, birkaç sene önce Erzurum'a gezmeye… Adamın dini ayrı, dili ayrı, lokanta bulamıyor. Sonra eskiden lokantalar açık olurdu Erzurum'da.. Turist, fırını bekliyor ki ekmek çıksın, ekmeği alıyor o sırada dışarı da yerken ağzını burnunu kırıyorlar. Bu yakışmıyor bize… Tabiî ki, o adam orucunu yiyecek dini senden değil… Ancak şehirde turist olarak daha gelenlerin oturup yiyeceği, içeceği yer yok.. Olmaz herkese saygı göstermek lazım.
FIRINDAN GİDİP EKMEK ALMAK AYIPTI
Ben şu anda 1341 doğumlu olarak dördüncü Ramazan yazını görüyorum, yaşıyorum… Mesele ekmek, o zamanlar fırından gidip ekmek almak ayıptı 40'lı hatta 50'li yıllara kadar herkes kendi evinin tandırında Ramazan ekmeğini yapardı. Şimdi bakıyorum millet fırınların önünde kuyruğa girmiş yumurtalı susamlı ekmek yaptırıyor!
HEYECANLA TOP ATIŞINI BEKLERDİK
İftar saatinde top atılırdı. Heyecanla o top atışını beklerdik. Ondan sonra ezan okunurdu zaten, her minarede hoca ezanı okurdu. Halk mani olurdu, mahallenin ileri gelenleri müdahale ederlerdi, böyle ramazan da kavga filan olmazdı. Teravihler o zamanlarda yine hatimle kılınırdı.
ASKERİYE DE TABUR İMAMLARI VARDI
O dönem Ramazan aylarında askeriye de tabur imamları vardı. Her taburun birer imamı vardı. Namaz kıldırırlardı o askeri imamlar. Tabur İmamlarının hepsi de kadrolu olarak çalışıyordu. Şeref Uludağ vardı onun babası da tabur imamıydı. İsmini şu ana hatırlayamadım.
Yardımı böyle aleni yapılmazdı. Duyurmadan, hissettirmeden yardımı yapacaksın makbulü olsun. Şimdi efendim çocuğa elbise giydiriyorsun, yok efendim bunu ben giydiriyorum. Çağırıyorsun gazete muhabirlerini fotoğraf çektirip yayınlatıyorsun… Olmaz böyle.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Erzurum Olay
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.