11 Kasım 2024
  • Erzurum0°C
  • İstanbul14°C
  • Ankara12°C

TÜRKİYE CUMHURİYETİ 101 YAŞINDA! BİR HALK KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞDU: 30 EKİM 1918’DEN 29 EKİM 1923’E…

Kasım 1918’de işgal gemileri İstanbul’da görüldü. Mayıs 1919’da İzmir’in işgali ile birlikte direnişin tohumları da atıldı.

Türkiye Cumhuriyeti 101 yaşında! Bir halk küllerinden yeniden doğdu: 30 Ekim 1918’den 29 Ekim 1923’e…

29 Ekim 2024 Salı 12:31

Destansı bir mücadelenin ardından önce askeri, sonra diplomatik zaferler kazanıldı. Tüm bunlar, Cumhuriyet’e giden zorlu yolun durakları olacaktı...

1918 yılının sonbaharı geldiğinde Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşı sürdürecek gücü kalmadığı anlaşıldı. I. Dünya Savaşı içinde imparatorluk ağır yenilgiler almış ve artık bağımsız bir devlet olarak hayatını sürdürmesi zor hale gelmişti. Mondros Mütarekesi imzalandığında tarih 30 Ekim 1918 idi. İtilaf Güçleri donanmasının savaş gemileri İstanbul’da varlığını gösterdiğinde tarih 18 Kasım 1918 idi. İstanbul; boğazı, koruları ve tarihi siluetiyle birlikte solgun yaprakların yere döküldüğü bir güz gününde tarifsiz bir kedere büründü.

-Filistin Cephesi’nden yeni dönmüş olan Mustafa Kemal Paşa, işgal güçlerinin savaş gemilerini görünce derin bir azap içinde, “Hata ettim, İstanbul’a gelmemeli idim. Ne yapıp Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı, geldikleri gibi giderler” dedi.

İzmir’de ilk kurşun 

Samsun’a hareketin günü 16 Mayıs olarak kararlaştırılmıştı. 15 Mayıs 1919, Mustafa Kemal’in, yolculuk öncesi Padişah ile bakanlara protokol gereği veda ziyaretinde bulunacağı gündü. Aynı gün İzmir’de ise bir kâbus başlıyordu. Yunan birlikleri, İzmir rıhtımına İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altına çıktı. İzmir’in işgali, aslında Türk varlığının Anadolu’dan sökülmesi planının uygulamaya konulduğunun işaret fişeğiydi. İzmir’in işgali, Yunanistan için Megali İdea’nın hayata geçmesi demekti. İşgalle birlikte demografik yapıyı değiştirmek için Türk halkına yönelik katliamların başlaması, şaşırtıcı değildi. Ancak işgalle birlikte direnişin de tohumları serpildi. Heyecanını zapt edemeyen Hasan Tahsin işgale ilk kurşunu, Sarı Kışla önünde Efzun Alayı’nın bayraktarına sıktı.

‘Koskoca memleketi veriyoruz’ 

İzmir’de işgalin yaşandığı saatlerde Mustafa Kemal, İstanbul’da Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin tarafından kabul edildi. Genç Paşa, bu kabul öncesinde Babıali’ye giderek bakanlara veda ziyaretinde bulundu. Atatürk, Feridun Kandemir’in kitabında yer alan bilgiye göre, o günü özetle şöyle anlatacaktı:

“Veda etmek üzere Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne gittim. Fevzi Paşa’nın yerine Cevat Paşa tayin olunmuştur. Tam o gün Fevzi Paşa’dan vazifesini devir alacakmış. Bu suretle her ikisiyle de buluşmuş oluyorum. Cevat Paşa makamındadır. Biz Fevzi Paşa ile karşıda oturuyoruz. Masa üzerinde bir harita vardı. Fevzi Paşa’nın gözlerinden, yüzünden ve tavrından çok dolgun olduğunu anlıyordum. Cevat Paşa’nın ne düşündüğünü bir gece evvelki Sadaret Konağı’ndaki Damat Ferit Paşa ile buluşmamızdan biliyordum.

Fevzi Paşa’ya dedim ki, ‘Paşam vaziyeti nasıl mütalaa ediyorsunuz?’. Gök gürler gibi bağırarak, ‘Anlamıyorum ki efendim’ dedi ve sağ elinin şahadet parmağıyla İstanbul noktasını göstererek: ‘Buradaki rahatımızı feda etmemek için koskoca memleketi veriyoruz. Bu ne haldir?’ İçimden sevindim ve ferahladım. Cevat Paşa da; ‘Öyle oluyor’ der gibi bakıyordu. Hatırımda iyi kaldı ise arkadaşlara şunu söyledim: ‘Hakikat sizin dedikleriniz ve düşündüklerinizdir. Ben bunu ispat etmek için Anadolu’ya gidiyorum. Aramızda uzun görüşmelere lüzum olmadığını da görüyorum. Yalnız sizlerden bir şey bekliyorum bana yardım edeceksiniz.’”

Bandırma Vapuru Samsun’da 

Bandırma Vapuru, 17 Mayıs sabahı gün doğduğunda Karadeniz’in hırçın dalgaları arasında kıyıya doğru yol alıyordu.Vapur, saat 09.30 sıralarında İnebolu’ya yanaştı. Vapurun yolcuları, Doktor Refik’in hazırladığı nane suyu ile üzerindeki sersemliği zar zor atabildi. Karaya çıkan Liva Mutasarrıfı Mazhar Tevfik Bey, Sinop’tan İzmir’in işgaliyle ilgili yazılı bilgi getirdi. Geminin işgal güçlerinin savaş gemileri tarafından yolundan döndürülmesi riski vardı. Mustafa Kemal, bir limana çıkıp karayoluyla Samsun’a gitmeyi düşündü. Ancak bu o günün şartları içinde mümkün değildi ve deniz yolculuğuna devam edildi. Bandırma Vapuru, 19 Mayıs’ta saat 06.00 sıralarında Samsun’a vardı. Milli direniş, akacağı yatağa doğru ağır ağır şekilleniyordu.

Mustafa Kemal, Samsun’a ayak basar basmaz milli mücadeleyi örgütlemeye başladı. İlk günler, İzmir’in işgali, hükümetin istifası gibi gelişmeleri takip etmek ve yerel temaslarla geçti. 21 Mayıs’ta Erzurum’daki Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile temas kuruldu. 23 Mayıs’ta temas kurulan isim ise Ankara’daki 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa oldu. Fuat Paşa, Mustafa Kemal’in İstanbul’daki okul yıllarında evine gittiği gençlik arkadaşıydı. Kazım Karabekir ile Ali Fuat Paşa’nın desteği milli mücadele için hayati derecede önemliydi.

Paşa üniformasını çıkardı 

Samsun; İngiliz birliğinin varlığı ve civarda kol gezen Rum çeteleri nedeniyle güvenli değildi. Mustafa Kemal, 25 Mayıs 1919’da heyetiyle birlikte Samsun’dan ayrıldı. Üç saat sonra Havza’ya vardı. Havza’da 5. Kafkas Tümeni’nin bir alayı vardı. Ancak subayları ile çok az sayıda kalan erleri sefil durumda idi. Şartlar bir direnişi başlatmak için imkânsız denecek ölçüde zordu. Ama Mustafa Kemal ve arkadaşlarının millete inancı, milletin de tutsaklığa dayanamayacak bir haysiyeti ve direnç gücü vardı.

Genç Paşa, Havza’dan Amasya’ya geçti. Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımı özelliğindeki Amasya Genelgesi, 22 Haziran 1919’da yayımlandı. İngilizler, Mustafa Kemal’in geri çağrılması için hükümete baskı yaptı. Harbiye Nazırı, 8 Haziran’da Mustafa Kemal’i İstanbul’a geri çağırdı. İstanbul ile yapılan telgraf görüşmelerinde ip koptu ve Mustafa Kemal, 9 Temmuz’da askerlik görevinden istifa etti. Mustafa Kemal, artık sivil bir önderdi.

Mustafa Kemal’in, ilk kez sivil bir önder olarak başkanlığını yaptığı Erzurum Kongresi, 23 Temmuz ile 7 Ağustos tarihleri arasında yapıldı. Manda ve himaye reddedilerek ulusal bağımsızlık direncinin ortaya konulduğu kongrenin, Ege’de başlayan direnişe psikolojik olarak olumlu bir yansıması da oldu. Sivas Kongresi ile Erzurum Kongresi’nde atılan adım genişletilerek, ülkenin bütününe yaygınlaştırıldı. 4-11 Eylül arasında yapılan Sivas Kongresi’nde alınan kararlar ile yeni bir devletin kuruluşunun bir anlamda şartları oluşturuldu.

Meclis Ankara’da toplandı 

,Meclis; 23 Nisan 1920’de, Ankara’da ilk toplantısını yaptı. 11 Mayıs’ta ise İstanbul’daki Divan-ı Harp, Mustafa Kemal Paşa’nın idamı kararını alacaktı. Mustafa Kemal ile onun çağrısıyla milli mücadele için Ankara’ya gidenler, bilinçli ve isteyerek kendilerine başka bir seçenek bırakmamışlardı: Ya vatanı kurtaracaklardı ya da şerefleriyle şehit olacaklardı. 13 Haziran’da Çapanoğulları ayaklanması, Ankara’yı kalleşçe sırtından bıçaklamaya çalışacaktı. 10 Temmuz 1920’de Bursa’nın işgali üzerine Meclis kürsüsüne siyah matem örtüsü yerleştirilecekti.

Yeni devlet Lozan’da tescillendi 

Diplomatik temasların ardından 3 Ekim 1922’de Mudanya Konferansı toplandı. Mudanya’da uzlaşma sağlanmasıyla yeni bir savaşa girilmeden barış konferansına gidilmesinin yolu açıldı. Lozan Konferansı, 21 Kasım 1922’de İsviçre’nin Lozan Kenti’nde başladı. Türk heyetinin baş delegesi Dışişleri Bakanı İsmet İnönü idi. Çetin müzakerelere sahne olan konferansın ardından antlaşma, 24 Temmuz 1923’te imzalanabildi. Antlaşma, TBMM’de 23 Ağustos 1923 tarihinde onaylandı. İtilaf güçlerinin son askerleri, 2 Ekim 1923’te İstanbul’dan ayrıldı. Türk askeri, 6 Ekim 1923’te İstanbul’a törenle girdi. 13 Ekim’de Ankara başkent olarak ilan edildi. Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’te ilan edilecekti.

Zaferlerle destan yazıldı 

Yunan Büyük Taarruzu, 23 Ağustos 1921’de başlatıldı. Sakarya’nın gerisinde tertiplenen Türk ordusu, üstün düşman güçlerine karşı efsanevi bir direniş gösterdi. Taarruz geri püskürtüldü. Yunan kolorduları, Afyon-Eskişehir çizgisinde savunma hattı oluşturdu. Afyon çevresindeki savunma hatlarını teftiş eden İngiliz generali, “Türkler, bu savunma hattını altı ayda ele geçirirlerse, altı günde aldık diye övünebilirler” diyecekti.

26 Ağustos 1922’de Kocatepe’de Mustafa Kemal’in yanında Fevzi Paşa ile İsmet Paşa vardı. Kocatepe’nin tam karşısında Yunan ordusunun merkez kuvvetleri bulunuyordu. Yunan ordusuna merkezinden güçlü bir saldırı ile yarma harekâtı yapılacaktı. Yani kuvvetin merkezine yıldırım baskın. Saat 04.30’u gösterdiğinde Afyon Ovası, Türk topçusunun seri atışlarıyla sarsıldı. Savaş dört gün boyunca çok çetin geçti. 30 Ağustos’ta Başkomutan Meydan Muharebesi kazanıldı. İzmir’e kadar kovalanan Yunan ordusu imha edildi.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.